Son zamanlarda okuduğum en çarpıcı ve en içten eserlerden biriydi. Çok sevdim ,çok etkilendim...
İran'ın tüm o muhteşem zenginlikleri kimsenin okumaya bile tenezzül etmediği o muazzam tarih dolu sayfalarda kayıp...
Eser 2009 yılında oyların çalınması ve 3 milyon insanın bu durumu protestolarıyla başlıyor, bu süreçte bir anne henüz 19 yaşında olan küçük oğlunu kaybediyor, diğer evladıyla beraber çevreyi, hastaneleri, morgları, hapishaneleri ve mezarlıkları araştırıyor bir umuda tutunup.Durum öyle içler acısı ki dirisi yoksa bile mezarına gidip bir fatiha okumak, yasını tutabilmek için çırpınıyor Zehra anne , tek o değil İran'ın evlatlarından ayrılmış bütün anneleri. Fakat umut bu toprakları terk edeli asırlar geçmiş, belkide umut o topraklara ayaklarını bile basmamış...
İnsanoğlunun dini kuklalaştırması ve bu uğurda yapabileceği bütün şeytanlıkları yapması ile karşı karşıyayız, insanların ahlakları, değer yargıları, vicdanları ve hatta seslerinin olmasının hiç bir manası yok çünkü duyan dinleyen yok.
Çok sevdim, okurken engin bir derya olan divan edebiyatından sıkça adını duyduğum şair ve ilim insanlarının dizelerini okumak büyük bir zevkti. Tek pürüz yayınevinin çeviride biraz acemilik etmesi ve noktalama işaretlerini yok saymasıydı.