Sepetlerle dolu bir odaya geldik. Sepetlerin her birinde birer bebek; ağlayan, zırlayan, bağıran, çağıran, inleyen… Demek küçüklerin içinde de kurallara uymasını bilmeyenler var! Ama aralarında sessizce çevreyi inceleyen, parmaklarını emip bakınan, kültürlerini geliştirenler de var. Pilicim hiçbiriyle tanıştırmak gereğini duymuyor. Oysa hepsini tanımak istiyorum. Tanıştırmayınca da bir şey söyleyemiyorum tabii. Tanıştırılmayınca öyle orta yerden pattadak konuşulmaması gerekir kanısındayım! Ciddiyetimi ve suskunluğumu koruyor ve hiç birisine selam falan vermiyorum. İyi ediyorum. Onların aynı ciddilikle bana aldırmadıklarını gözlemliyorum.
(...)benim gibi, yürümeyi biliyorsunuz, öğrendiniz diyelim. Bunu hemen göstermeyeceksiniz! Yürümeyi sanki onlar size öğretiyormuş numarasına yatacaksınız! Böylelikle büyükleri sevindirerek onlara kendilerine güven duygusu vermek gerek!
Ağız denen küçük mağaracığın içinden iki yol ayrılır yemek borusu ve gırtlak adıyla. Yemek borusundan gerekli gıdalar geçmeyince boru ötmez, bağlı olduğu mide zil çalar!