Zanaatkar Posts

You can find Zanaatkar books, Zanaatkar quotes and quotes, Zanaatkar authors, Zanaatkar reviews and reviews on 1000Kitap.
Bir şeyler yapan insanlar, genellikle ne yapmakta olduklarını anlamazlar.
“Otorite” toplumsal bir ağda itibarlı bir mevki işgal etmekten daha fazla bir anlama sahiptir. Benzer şekilde zanaatkar için de otorite kendi becerilerinin kalitesine dayanır
Reklam
Bir ayna-alet (bu kavramı ben uydurdum) bizi kendi­miz hakkında düşünmeye davet eden bir uygulamadır. İki çeşit ayna-alet vardır. Bunlar da replikant' ve robottur. Replikant için modem adlandırma ilk kez Blade Runner [Bıçak Sırtı] filminde yapıldı, filmde insanların kopyalan başroldeydi. Ira Levin’in romanı The Stepford Wives’ta’ yaratılmış olan mükemmel kadınlar da birer replikant’ü. Gerçek dünyada gönüllere [kalplere] hizmet eden banş el­çileri de replikant makineler gibidirler, biyolojik olarak iş­lev görmesindeki gibi, kalbin şarj olması için gerekli ener­jiyi sağlarlar. Bütün bu marifetler, bizi taklit ederek bize ayna tutarlar.
Şöyle bir denklem kurmuştu: Bildung = Kultur + Aufklärung. Bildung, ilk elden, eğitim demek oluyordu; yani toplumsal ilişkilerde birinin yönlendirilmesi için diğerinin dümen görevi gördüğü değerlerin ve davranışın şe­killenmesi anlamına geliyordu. Aufklärung ise Kant’ın sö­zünü ettiği özgür akıl idi. Kultur, diyordu Mendelssohn, iyi alışkanlıklara ve ince tat duygusuna değil de “yapılmış olan ve yapılmamış olein şeylerin” pratik alanına işaret eder. Mendelssohn, geniş ve verimli bir pratik kültür anlayışına sahipti. “Yapılmış ve yapılmamış olan” sıradan “şeylerin” herhangi bir soyutlama kadar değerli olduğuna inanmaktaydı; bunlar üzerinde rasyonel şekilde ve derin­lemesine düşündükçe, kendimizi geliştirirdik.
Kant elbette yıkıcı ba­tıl inançların yetişkin zihnindeki etkisini yitireceğini umu­yordu ancak makinenin tıkır tıkır işleyişinin duanın yeri­ni alabileceğini tahayyül etmemişti.
Otorite” toplumsal bir ağda itibarlı bir mevki işgal etmekten daha fazla bir anlama sahiptir. Benzer şekilde zanaatkâr için de otorite kendi becerile­rinin kalitesine dayanır. Ve kuyumcu örneğinde, usta ku­yumcunun otoritesini tesis eden iyi beceriler, kendi etik değerlerinden ayrılmaz bir haldeydi. Bu etik zorunluluk, teknolojik faaliyetin ortasında yani kuyumculuğa kendi ekonomik değerini kazandıran analiz işleminde ortaya çık­mıştı
Reklam
Sosyolog Alejandro Portes, çağdaş ekonomik göçmenlerin de girişimci ruhuna sahip olmaya yatkın olduklarını gözlemlemiştir, edilgen olanlar zaten evde kalmaktadır. Bu göçsel dinamizm, ortaçağ kuyumculuğu tarafından yaratılmıştı. İşte bu yüzden kuyumcular, ilk sosyolog olarak bilinen ve halen de en büyük sosyologlar arasında yer alan İbni Haldun’un da yaşadığı dönemde dikkatini çekmişti. Şimdi Yemen olarak bilinen yerde doğmuş olmasına rağmen, İbni Haldun büyük ölçüde Ispanya’daki Endülüs'te gezip dolaşmıştı; bu zamanlar bu yörede Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlardan oluşan karışık bir toplum yaşıyor­du ve bir bakıma da Müslümanların uzaktan idaresi söz konusuydu. İbni Haldun’un kapsamlı bir giriş olarak ka­leme aldığı The Muqaddimah (Mukaddime)' kitabı, kısmen zanaatçılık hakkında yakından yapılan gözlemlere dayanı­yordu. Endülüs’te İbni Haldun yerel Hıristiyan loncaların mallarının yanı sıra gezgin kuyumcuların çalışmalarını da gözlemlemişti. Kuyumcular ona seyahat ve hareketlilik sa­yesinde güç kazanan göçebe Berberi kavinden gibi görün­müştü. Oysa yerleşik loncalar, ona durağan ve “sahtekâr” gibi gelmişti. İyi bir usta, İbni Haldun’un sözleriyle, “seya­hat eden bir evin üzerinde yaşamalı”idi.
Sözün kısası, toplumsal açıdan bakıldığında, moral bozukluğunun pek çok yönü bulunduğunu söyleyebiliriz. Moral bozukluğu, iyi bir iş çıkarmak amacının içi boşaltıldığında ve bu amaç anlamsızlaştığında ortaya çıkabiliyor; benzer şekilde, sadece rekabet de iyi bir işi imkânsız hale getirebiliyor ve işçilerin cesaretini kırabiliyor. Kaba tabirlerle söylersek, ne korporatizm ne de kapitalizm kurumsal sorunlarda bir işe yarıyor. Japonya’nm otomobil fabrikalarındaki kolektif iletişim biçimleri ile Nokia ve Motorola gibi firmalardaki işbirliği uygulamaları, bunları kârlı hale getirmiş değildir. Ancak, yeni ekonominin diğer alanlarında, rekabet işçilerin şevkini ve cesaretini kırmıştır ve sırf iyi bir iş çıkarmak için söz konusu olan zanaatkânn meslek ahlakı da ödüllendirilmemiş ya da görülmez hale gelmiştir.
İnsanların yeni ekonomi görevlerinde yaptıklan çalışma, beceriye bağlı, yüksek tansiyonlu ve uzun zaman alan işler olsa da bu çalışma, yine de emekten kopuk vaziyettedir: Araştırmamızda, işlerinde yaptıkları başarılı bir çalışmadan dolayı ödüllendirileceklerine inanan pek az sayıda teknisyenle karşılaştık. Modem zanaatkar böyle bir ideali, zahmetle meydana getirmiş olabilir ancak ödüllerin yapılanmasının verili durumunda, böyle bir çaba göze çarpmayacaktır.
Yine de yeni ekonominin zanaatkarların m çabalan, muzafferiyetçiliğe karşı bir önlemdir. Yeni ekonominin büyümesi, Amerika ve İngiltere’de bu işçilerin çoğunu kendi aralarında bütünleşmeye sevk etmiştir. Kendi çalışanlanna pek az sadakat gösteren şirketler, elbette bunun karşılığında da çalışanlarından pek az bağlılık görür. 2000’lerin başlarında sıkıntıya düşen internet şirketleri, bu davranışlarının sonucunda acı bir ders almıştı. Çalışanlar tehlikeye düşen şirketlerin ayakta kalması için çaba sarf etmek yerine batan gemiyi derhal terk etmeyi tercih etmişlerdi. Kuruluşlar karşısında kuşkulu olan yeni ekonomi işçileri, şirket siyasetlerine katılım bakımından iki nesil önceki teknik işçilere kıyasla daha az söz ve oy hakkına sahiptirler; bunlardan pek çoğu gönüllü örgütlenmelerin üyeleri olsa da pek az aktif katılım gösterirler.
55 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.