Zikir, hassasiyetle belirlenmiş bir disiplinle, insanların içlerinde yoğunlaşan ilâhî vuslat duygusu, onların aşkın varlığı hissetmelerine (Allah'la yaşamalarına) yardımcı olma hâlidir.
Zikirle hayatını bütünleştiren kişi, bu ilâhî güzelliği sürekli Allah'la hemhâl durumuyla her tarafa aksettirir. O, evrenin hayat damarlarında akan bereket ve şifa ile bir bağ halindedir.
Çünkü aşık süfi, gerçek zikrin, mâsivâyı unutarak, Allah'ı anmak olduğunu ve hakikat üzere Hakk'ı andığı zaman, yaptığı zikirde Allah'ın dışında her şeyi unuttuğu için, Allah'ın da kendisini koruyacağının şuurundadır.
Allah'ı bütün benlik ve varlığıyla hatırlamanın sonucu***
***
Zikir, sıkıntılardan kurtulmak ve rızkın çoğalmasının nedeni, isteklerin yerine getirilmesi, düşmana karşı maddi manevi kuvvet, belaların yok olması, yapılan hataların bağışlanması, ayıpların örtülmesi, hastalıklara karşı kalkan, Allah yanında kulluk derecesinin yükselmesi, hataların yok olması, ilham ve keràmetin gelmesi ve en önemlisi Allah sevgisini kazanmaktır. Bunların hepsi Allah'ı bütün benlik ve varlığıyla hatırlamanın sonucunda kazanılan nimetlerdir.
Zikir Allah'ın isimlerini ve sıfatlarını belli bir ahenk içerisinde tekrarlayarak anmak ya da hatırlatmaktan ziyade, kalbi teslimiyetten gelen bağlılığın hem benlik olarak, hem de dil ile ifade edilmesi içindir.