Silahşör Rose Seri ikinci kitabı da okunanlara eklendi. İlk kitabın bir tık altındaydı benim için. En azından ilk yarısında. Sonrasında açıldı.
Rose yeni ekibiyle beraber bir sandığı teslim etme görevi ile Dixie'ye doğru yola çıkar. İçinde bulundukları tren raydan çıkar ekibinin yarısı ölür ve sandık çalınır. Kaza yerinde bir bakar ki Eli'da orada. Gelsin macera.
Bir silahşör olarak hem sandığın hem de arkadaşlarının katilinin peşine düşer.
Bulundukları kasaba her açıdan tutucu bir yer. Bir nevi kölelik mevcut. Büyücüler hoş karşılanmıyor. Boğucu bir atmosfer hissediyorsunuz.
Eli ile olan ilişkisinde mantıklı hareket etsede sonucunun nereye gidebileceğini biliyor. Bu hisleri olmadığından değil. Yalnız ilginçtir ki kitabın son sahnesi çok tanıdık bir his bıraktı. Sanki daha önce okumuşum gibi. Ve resmen sahne gözümün önünden geçti.
Genel olarak güzel ayrıntıda biraz eksik hissettiren bir kitaptı.