Ocak ayının en keskin okumalarından biriydi “Kadının Adı Yok”.
Hem karakterin gözünden yapılan anlatım ile hem de bir kadın bakışıyla hayata dair ince ince her ayrıntıya değinilmesi ile okuru sarıp sarmalayan bir eser. Belki de romanın en sevdiğim ve beslendiğim kısmı anlatıcının okurla birlikte büyümesi oldu.
Bir çocuğun gözünden başlayan anlatım, o çocuğun bir kadına dönüşme süreciyle devam ediyor ve bu büyüme sürecinde bir kadının başına gelebilecek her şey Duygu Asena’nın etkileyici gözlemleriyle romana yediriliyor. Ailede başlayan baskı düzeninin toplum nezdinde her alanda devam etmesi, ülkemiz kadınlarının hâlâ yaşamak zorunda olduğu bir dolu süreç işleniyor kitapta.
Küçük bir kızın duygu dünyası, ergenlik döneminde yaşanan ilk kıvılcımlar, anne-baba ile yaşanan ve bitmek tükenmek bilmeyen iletişimsizlik bunalımları, evlenme ve evliliğin esaslı bir analizi, iş hayatında maruz kalınan tacizler ve satırlar sürecek bir dolu konu…
Çok uzun zamandır beklettiğim ve şimdi zamanıdır diyerek çok severek okuduğum bir eser oldu. Ülkemizde kadınların yaşadığı bunalımları, sorunları bu romandan daha iyi anlatabilen çok az eser vardır diye düşünüyorum.
Siz bu romanı okudunuz mu, nasıl buldunuz?