Kütüphane öyle bir şey işte. Dikkat edilmezse insanı kolayca bir merkebe çevirebilirken eğer gerçekten ihtimam gösterilirse de insanı sırattan geçirecek bir Burak'a dönüşebilir.
Medeni toplumdaki her fert, kim olduğunu, neden var olduğunu, bu dünya hayatının gerçek amacını, ölümün ne olduğunu İslam dünya görüşü içerisinde gayet açık ve berrak bir şekilde biliyordu.
Hz. Peygamber Mekke döneminde, tevhit, nübüvvet ve ahiret eksenli inanca davet etti. Medine döneminde ise, temelleri tevhit inancıyla sağlamlaştırılmış bir toplum ve idare kurdu.
İslam, insanı bedeviliğin sert, haşin, acımasız, sorumsuz karanlıklarından, merhamet, sevgi, nezaket gibi nurani aydınlıklara çıkarmıştır. Bedevi Arap toplumunu, dünyaya medeniyeti taşıyan öncüler haline getirmiştir.
İlim ve teknikte çok ileri olan memleketlere bunları ne yönde kullandıklarına bakmadan medeni demek büyük bir yanlışlıktır. Bunlar medeniyeti göstermez. Bunları medeniyet sanmak her silahlıyı gazi, mücahid sanmak olur. Halbuki bunlara sahip olan eşkiyalık da yapabilir.
İslam Medeniyeti, bugünkü sorunları, krizleri, dünyanın içinde bulunduğu haksızlıkları ve zulümleri kaldıracak güce ve ufka sahiptir. Tabii bunun için bu medeniyetin kaynak ve referanslarının tekrar ele alınıp yeni şartlarla sentez edilmesi veya yeni yorumlarla güncellenmesi gerekmektedir.
Allah'a sınır çizmeye çalışma. Zira varlığı kuşatmamız mümkün değildir; ancak, Allah her şeyi kuşatabilir. Algılarının ve algılayabildiklerinin bir sınırı olduğunu anla! Mutlak kanun koyucu olan Allah'ın iman ve amel konusundaki emirlerine tabi ol! Çünkü O, mutlu olmanı çok ister; sana neyin yararlı olduğunu en iyi o bilir.
Çağdaş Batı toplumunun cinsel ahlak çözülmesi, dürüstlüğün anlamsızlığı, zihinsel ve duygusal güvensizlik ve ekonomik sömürü yani kısaca servet, konfor ve çıkar tanrılarına tapınma nedeniyle, mevcut medeniyetin bilim ve teknoloji alanındaki görkemli başarılarına rağmen kendini yok oluşa doğru sürüklediğini görmek iyi bir gözlemci için zor değildir.
Kendi gün ve gündemlerini belirlemeyen insan ya da toplumlar, başkalarının gündemleri çerçevesinde bir hayat yaşamak durumunda, kimi zaman da zorunda kalmaktadırlar.
Akıllarını yeterince kullanamayanlar, başka akılların kölesi olurlar.
Özgür düşünemeyen insanlar, hayata belli noktalardan bakıyor demektir. Böyle olunca da çıplak/yalın gerçekliği tam göremezler. Böyle insanlar, aynı zamanda saplantılı bir düşünceye sahip olurlar. Onları ikna etmek ve yalın gerçeklikle buluşturmak da kolay değildir.
Büyük başarılar, büyük mücadeleleri beraberinde getirir. Yoksa küçük hedefler, herkesin ulaşabileceği daha az masraflı, daha az zahmetli ve daha az riskli hatta güvenli hedeflerdir. Halbuki büyük hedeflere ulaşmak için fırtınalara hazır olmak gerekir.