Kimi, kitabın deryasına dalar, kimi, kitapla sohbet eder. Kimi, hoca beller kitabı; Kimi, dost diye ünler. Kimi, vefalıdır; Kimi, nazlıdır. Kimi, gecelerini aydınlatır kitabın şavkında; Kimi, seher vakti buluşur cananıyla.
Kimi, kitabın deryasına dalar; kimi, kitapla sohbet eder. Kimi, hoca beller kitabı; kimi, dost diye ünler. Kimi, vefalıdır; kimi, nazlıdır. Kimi, gecelerini aydınlatır kitabın şavkında; kimi, seher vakti buluşur cananıyla.
Oğuz Atay - Tutunamayanlar (Şeyh Bedrettin Destanı / Nazım Hikmet)
1.
Sedirde al yeşil, dal dal Bursa ipeklisi,
duvarda mavi bir bahçe gibi Kütahyalı çiniler,
gümüş ibriklerde şarap,
bakır lengerlerde kızarmış kuzular nar idi.
Öz kardeşi Musayı ok kirişiyle boğup
yani bir altın leğende kardeş kanıyla aptest alarak
Çelebi Sultan Memet tahta çıkmış hünkâr idi.
Çelebi hünkâr idi amma
Âl Osman ülkesinde
İnsanla kitap arasındaki irtibat da çeşit çeşit olur. Kimi, kitabın deryasına dalar; kimi, kitapla sohbet eder. Kimi, hoca beller kitabı; kimi, dost diye ünler. Kimi, vefalıdır; kimi, nazlıdır. Kimi, gecelerini aydınlatır kitabın şavkında; kimi, seher vakti buluşur cananıyla.
Merhaba kitapseverler
#UzakTuzaklar#RidvanAklan#KişiselGelişim#Roman#ozlemli_kitaplar#okudumbitti
"Uzaklar kaçmak için güzeldir, vardığında düştüğün tuzaklar olmasa ".
Size hem kişisel gelişim hemde roman diyebilirimki,iki türüde güzel harmanlamış değerli yazarımız neyse konuya gelelim mi?
Caner eğitimi tamamladıktan sonra kısa süreli iş yapar ve sonrasında iş bulamayınca aile baskısına yenik düşer. Yeni bir işe orman koruyuculuğuna başlar. Ailesinin zoruyla girdiği bu işte herşeyi eline gözüne bulaştırır. Ormandaki geyik fotoğrafını çekerken bir anda kendini hastanede bulur ve bu sürede bir çocukla sohbet etmektedir.Hayal ile gerçeğin yer değiştiği, yaşadıklarını sorgulayan ve sorgulatan bu çocukta kimdi? Kendi iç dünyasındaki hesaplaşmaları derinden hissedeceksiniz.
Tanıdık bir yazar ,bu kitabıyla da beklentileri karşılıyor doğrusu. Bu tür kitapları sevenlere tavsiye ederim. Sağlıcakla, kitapla kalın!!
@ridvanaklan
"Bu kadar yıkıma uğrayan bir milletin sonu ne olacak? Bu olanlar bizleri bile sarstı. Ömrümüz, ilimle, medreseyle, kitapla, Kuran'la geçmesine rağmen, bu işler bizleri dahi sarstı... Ya hiç dini sohbet görmemiş; bir alim, bir mürşid, bir Allah dostu ile görüşmemiş; böyle zatların semtine uğramamış; maneviyat aleminden feyz alamamış, bu neşelerden, zevklerden mahrum yaşamış gençler ne olacak? Bu memleketin akıbeti ne olacak?"
Bunun üzerine peder merhum:
"Peygamberimiz, dualarının birinde: Ya Rabbi, başımıza gelecek felaketler dinimize gelmesin, buyurmadılar mı? Baba, maalesef musibet dinimize geldi..." deyince, dedemin hüngür hüngür bir ağlaması vardı ki, unutamam.