Biliyor musun İlya, sen tıpkı eskiler gibi konuşuyorsun? Eski kitaplarda da böyle yazarlardı. Ama neyse, buna da şükür. Hiç olmazsa kafanı işletiyorsun, uyumuyorsun. Söyle, söyle bakalım; daha neler düşünüyorsun? - Daha ne söyleyeyim? Bu insanlara bir bak: Aralarında bir tek gürbüz, taze çehre yok. - İklimden. Bak senin yüzün de iyi değil, oysa hiç evden çıktığın da yok; hep yatıyorsun. -Bir tekinde bile sakin, berrak bakışlı göz yok. Herkes birbirine hastalıkların en korkuncu olan can sıkıntısını aşılıyor, herkes dertler içinde bir şeyler arıyor. Bari bir gerçeğe varsalar da, ya kendilerine ya başkalarına yarasa. Nerede bir arkadaşları başarı kazansa, betleri benizleri soluyor. Kimisinin de tek işi her gün mahkemeye gitmek. Dava beş yıldan beri devam ediyor, karşı taraf kaybedecek, o da beş yıllık bir didinmeden sonra hülyasına kavuşacak. Beş yıl bekleme odalarında oturup içini çekmek: İşte size göre hayatın amacı. Kimisi her gün dairede saat beşe kadar oturuyor diye dert yanar, kimisi de böyle bir mutluluğa kavuşmadığı için ahlar, oflar çeker. Sen bir feylesofsun İlya. Herkesin bir derdi var, senin yok.
Sayfa 216Kitabı okudu
Derin nato ergenekon
Carrington'ın anlattığı gibi ABD, komünist faaliyetleri engellemek için NATO'ya giren devletlerde kendi gizli yapısını kurmak için yeni komite kurdu. Bu NATO dokümanlarında Müttefik Koordinasyon Komitesi olarak geçer. Yani bilinen adıyla "Süper NATO". ABD, Süper NATO örgütlenmesi ile paralel gizli devlet yapılanmaları
Reklam
"Sizinle birlikte (trenle olmasa da olur, zararı yok, yanımda siz, yolun sonu da deniz olduktan sonra otobüse katlanabilirim) deniz kıyısına gitseydik. Otobüs tepeden bir dönemeci aşınca hemen karşımıza çıkıveren o çılgın mavilik karşısında sevinç çığlıkları atsaydık. Çıplak ayakla kumlarda, sonra denizin kıyısında yürüseydik Küçük dalgalar ayaklarımızı bileklerimize kadar ıslatıp sonra geri çekilseydi. Kumda ille de ayak izlerimiz kalsın isterseniz o başka O zaman denize o kadar sokulmayız. Gene de Makar Alekseyeviç. dalgalar günün birinde oralara da ulaşır ve ayak izlerimizi siler "Sizinle Makar Alekseyeviç, sizinle Kırk yaşına geldim, ama hayatta o kadar az şey keşfettim ki. Oysa görülecek, bilinecek neler neler var Kitaplarda bile yazmayan şeyler. Yani sizin bile bilmediğiniz şeyler demek istiyorum. Içimde dinmeyen bir susuzluk var. Keşfetmek, hayatı, dünyayı keşfetmek, bunun için yaşamak. Ne güzel olurdu değil mi? "Bir tren beni hangi uzak istasyona götürür?"
- Biliyor musun İlya, sen tıpkı eskiler gibi konuşuyorsun. Eski kitaplarda da böyle yazarlardı. Ama neyse, buna da şükür. Hiç olmazsa kafanı işletiyorsun, uyumuyorsun. Söyle, söyle bakalım; daha neler düşünüyorsun? - Daha ne söyleyeyim? Bu insanlara bir bak: Aralarında bir tek gürbüz, taze çehre yok. - İklimden, bak senin yüzün de iyi değil,
Sayfa 215Kitabı okudu
Bende mi bı gariplik var acaba , kahveyi bile ılık içerim ..
Belirli bir noktada yaşamın ters dönmeye başlar, yan yolu geçmiş olursun ama tümünü değil, yarı mutlu ve yarı kederli hissedersin, ne hüsrana uğrarsın ne de tam anlamıyla başarılı olursun. Ne üşürsün ne de terlersin, ılıksındır ve bazı kutsal kitaplarda bir vaizin dediği gibi: 'Ilık şeyler damak zevkini tatmin etmez."'
Okuduğum kitaplarda kendime benzer bir şeyler aradım, bazı şarkılarda beni anlayacak hisler aradım, kendimi notaya dökecek zamanlamaları bekledim. Bazı filmlerin içinde kendi karakterimi aradım, aradığım tek şey kendi yansımamı görmekti. Ama tüm bunlardan habersiz, varoluşumu dikizlerken çok şey yapmışım. Kendi kitabımı yazmışım, kendişarkımı söylemişim, kendi filmimi çekmişim. Başrol oynamışım. Söylemediler, görmedim, bilmedim. Aramaya devam ettim. Yansımalar dünyasında hep bir ışık aradım. Rolünü ezberlemeden sahneye çıkan tiyatrocu gibiyim artık. Ne anlamı var artık provanın?
Reklam
56 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.