Kişinin çocukluk yılları ile ilgili bence en net söyleyebileceği şey: Masumiyet. Aytmatov’un dediği gibi, tohumumuzdaki özde bu gizliydi.Masumduk, çünkü bize anlatılanlar doğruydu, masumduk çünkü büyükler bizim için kahramandı, masumduk çünkü karşılaştırma imkanımız olmadı. Büyüme dediğimiz sancılı süreç zaten bütün bu kutsiyetin kanlı bertarafıydı. Zaman içinde bize anlatılan doğruların nasıl ayaklar altına ezildiğine tanık olduk,tıpkı Boynuzlu Maral Ana gibi. Yetişkinler o kadar da masum değildi(!), kahramanların maskesi düştü, çiçekler bile plastik, dünya kötüydü. Bize vadedilen yaşam kirli bir nehirdi,biz ise yalnızlık pahasına temiz kalmaya çalışan bir avuç insan.Peki kaçımız Beyaz Gemi’ye ulaşma cesaretine sahip olabildik? Yazarın bu sorunun cevabı olarak kitapta kastettiği eylemin kesinlikle intihar olduğunu düşünmüyorum.Hak ve doğruluktan yana olan, bunun için çocukluk masumiyetini -ne pahasına olursa olsun- koruyan her insan, bence Beyaz Gemi’yi selamlıyor yaşamında,her ne kadar farkında olmasa da.