100 yaşına kadar yaşamak ister miydiniz?
Evettt kitap 100 yaşına basmış İstiklal Harbi gazisi Ruhi Mücerret'i konu alıyor. 100 Yaşamak o kadar da iyi bir şey değilmiş kitabı okuduğumda anladım. Sevdiklerini toprağa vermek ve koca dünyada yalnız kalmak, bunun suçluluk duygusu ile yaşamak vs. bir çok kötü yanı da varmış.
Neyse kitaba tam anlamıyla gelecek olursak; zekice yazılmış, gizemlemler ve entrikalarla dolu bir kitap. Okudukça şaşırdım, şaşırdıkça okudum.
Kitap, Ruhi Mücerret, Avni Vav, Cihan Kazanova 3'lüsünün başrolünde geçiyor. Masum Cicimizde var ama pek masum değil tabiki :).
İlk başta ne saçmalıyor bu kitap bunlar nasıl cümleler desenizde sonrasında o cümlelerin nedenini anlıyorsunuz. Daha önce böyle bir kitap okumamıştım bu yüzden çok etkilendim kitaptan. Kitapta; tarih , gizem, entrika, merak, bilim kurgu, polisiye, komedi hepsi bir arada.
Fazlasıyla ilk okuduğunuzda anlamakta zorlanacağınız cümlelerden oluşan bu kitabı anlamak da büyük zevkti.
Bu reklam kokan kitabı sizlere şiddetle tavsiye ediyorum. :)
312 syf.
2/10 puan verdi
Bu Kitabı Okumak Yerine Puslu Kıtalar Atlası'nı Bitirebilirdim.
Normalde yeteri kadar sevmediğim, üzerine bir şeyler söylemeye gerek duymadığım kitaplar hakkında inceleme yazmam. Fakat bu kitabı okuyacak birisi olursa kendisinin ne beklediğini bilsin ve ona göre okusun diyerek şu kısacık ömrümüze ne kadar çok okunması gereken kitap sığdırsak o kadar iyi bakış açısı ile yazıyorum bu satırları.
Kitabı ilk
Edebiyatın ender lezzetlerinden
Swann’ların Tarafı yedi serilik “Kayıp Zamanın İzinde” romanının ilk kitabıdır. Serinin bu ilk kitabında Proust, bütün bir serinin ana teması ve karakterleriyle tanıştırır bizleri. On yaşındaki bir çocuğun ağzından dinleriz olayları. Diğer serilerde çocuk büyümüş olacak. Yani, umarım büyümüş olur : )
Ana karakterimiz Charles Swann‘dır. Mütevazi
İnceleme olmayan bir incemele
Öncelikle daha önce hiç inceleme yazısı yazmadığımı belirtmek isterim. Bu bir ilk. Henüz 19 yaşındayım, klasik okurum. Bu kitapla bir abimin önerisi ile tanıştım. Diğer okuduğum kitaplara nazaran okuması biraz ağır geldi. Kullanılan cümleler, karakterin yaşadığı yoğun duygu durumları ve yazarlara/kitaplara olan göndermeler beni bir hayli etkiledi. İçerisinde kendime ders olarak "altını çizdiğim" bir çok cümle oldu zaten birkaçını da burada alıntı olarak paylaştım.
Hani kitaların taşıdığı anlamlar biz yaş aldıkça değişir ya, bu kitabın da benim için öyle bir kitap olduğunu düşünüyorum. Her sene ya da 2 senede bir de olsa tekrar okuyup o sene bu kitaptan neler çıkarttığıma bakacağım.
Yalnız kitapta anlamadığım bir konu var : "Güzel ve yüksek şeyler."
Yazar kitapta sıkca güzel ve yüksek şeylerden bahsediyordu. Fakat burada bahsettiği "şeylerin" ne olduğunu anlamadım. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ne okusam ne okusam diye yaptığım sorgulamalarda Cihan Can hep bu kitabı söylerdi, ismini çok uzun zamandır duyuyordum. Kütüphaneye gittiğimde aldım. İlk sayfalarda daha önce okuduğum bir kitaba çok benzediğini hissettim. Beşinci sayfaya gelmeden fark ettim ki ben bu kitabı okumuşum hem de en uzak bir yıllık zaman içerisinde. Okuduğumu hatırladım
Kitabı daha iyi anlamak için İlk önce Zerdüşt'ün tanımını yapalım.
~M.Ö. 500'lü yıllarda yaşamış, İran'a ilk tek tanrı inancını tebliğ etmiş,hayatın İyi ile Kötü üzerine kurulu olduğu Zerdüştlük olarak bilinen dinin kurucusu kabul edilen İranlı peygamberdir.
Nietzsche,Zerdüşt'en etkilendiği için bu eseri yazmış ve ona ithaf
