"KİTLE ZİHNİYETİNİN DENGELEYİCİSİ OLARAK DİN" BÖLÜMÜNDEN
__ Nasıl ki sosyal bir varlık olarak insan uzun vadede toplumla bağı olmadan yaşayamazsa, birey de dış faktörlerin yıkıcı etkisini göreceli olarak azaltabilen dünyaötesi bir prensip olmadan hiçbir zaman varoluşu ve spiritüel ve ahlaki özerkliği için gerçek bir neden bulamaz. Tanrıya bağlanmayan bir birey dünyanın fiziksel ve ahlaki kışkırtıcılığına kendi kaynakları ile direnemez. Bunu yapabilmek için onu kitlelerin içinde boğulmaktan koruyan içsel ve fizikötesi bir deneyimin varlığına ihtiyacı vardır. __
Sayfa 151 - epub ( İLHAN YAYINEVİ)Kitabı okudu
Kitle Zihniyetinin Dengeleyicisi Olarak Din
Bireyin Tanrı’ya bağımlılığı doktrini dünyanın birey üzerindeki iddiası kadar güçlü bir iddiadır. Hatta bu iddianın mutlakçılığı, kişi kolektif zihniyete teslim olduğunda kendine nasıl yabancılaşıyorsa, aynı şekilde onu dünyaya karşı yabancılaştırabilir. Kolektif zihniyette olduğu gibi, bu kez de (dinsel doktrin adına) yargılama ve karar verme gücünü, bir suçun bedelini ödermiş gibi, kaybedebilir. Devlet'le uzlaşma yoluna gitmedikleri takdirde, dinlerin açıkça hedefledikleri amaç da budur. Eğer Devlet’le uzlaşırlarsa, ben bunlara ‘‘din” değil, "iman” demeyi tercih ediyorum. İman kesin bir kolektif inancın ifadesidir, oysa din sözcüğü belli bazı fizikötesi ve dünyaötesi faktörlerle kurulan öznel ilişkiyi ifade eder. İman ana hedefi bu dünya olan bir inanç bildirimidir, dolayısıyla dünyevi bir ilişkidir. Oysa dinin anlamı ve amacı (Hıristiyanlık, Musevilik ve İslamda olduğu gibi) bireyin Tanrı ile ilişkisinde veya (Budizmde olduğu gibi) bireyi kurtuluşa ve özgürleşmeye götüren yolda saklıdır. Tüm ahlak sistemleri bu temel gerçekten türemişlerdir, o olmaksızın bireyin Tanrı’ya karşı sorumluluğu töresel veya göreneksel bir erdem olmaktan öteye gidemez.
Reklam
Kitle Zihniyetinin Dengeleyicisi Olarak Din
Devlet kişilerden şevk, özveri ve koşulsuz sevgi talep eder. Nasıl ki dinler “Tanrı Korkusu”na gerek duyar veya bunun olduğunu farz ederlerse, Devlet de gerekli korku ortamını yaratmaya aynı ölçüde özen gösterir.
Sayfa 48 - Olympia Yayınları
Kitle Zihniyetinin Dengeleyicisi Olarak Din
Oysa din, deneyimin mantıkdışı gerçeklerine bağımlı olmak ve boyun eğmek demektir.
Kitle Zihniyetinin Dengeleyicisi Olarak Din
Dinin belirgin amacı ruhsal dengeyi muhafaza etmektir. Zira doğal insanın, bilinçli fonksiyonlarının her an içinden veya dışarıdan gelebilecek ve kontrol edilmesi mümkün olmayan olgularla engellenebileceğine dair, yine gayet doğal bir “bilgisi” vardır. Bu nedenle, gerek kendisi, gerekse başka insanlar için önemli sonuçlar doğurabilecek zor bir karar alırken, bunu dine dayanan uygun bazı önlemlerle güvenli bir hale getirmeye dikkat eder. Görünmeyen güçlere adakta bulunur, hayır duaları ettirir, kutsal ayinlere katılır. Psikolojik içgörü yeteneğinden yoksun rasyonalistler tarafından sihirli yararı inkar edilen ve büyü, boş inanç, hurafe diye karşı çıkılan törenler (rites d’entree et de sortie insan yaşamında yeni bir dönemi belirleyen ayinler) her yerde ve her zaman yapılagelmiştir. Zira, sihir veya büyünün önemi azımsanamayacak büyük bir psikolojik etkisi vardır.
Kitle Zihniyetinin Dengeleyicisi Olarak Din
Tanrıya bağlanmayan bir birey dünyanın fiziksel ve ahlaki kışkırtıcılığına kendi kaynakları ile direnemez.