Boka'nın ağzından kerpetenle bile söz alınamazdı. Çonakoş desen atar tutar, boyundan büyük laflar ederdi. Şimdi de abuk sabuk konuşuyordu işte. Sözümona Botanik Bahçesi'deki kale harabesinin orada vahşi hayvanlar varmış. Nemeçek az kalsın suda boğuluyormuş falan filan. Kızıl Gömlekliler de büyük bir ateşin çevresinde oturuyorlarmış, mış da mış! Birbir türlü hikâye anlatıyordu ama en önemlisini unutuyordu. Üstelik Çonakoş'u sonuna kadar dinlemek olanaksızdı. Çünkü o sonu gelmez ıslıklarıyla dinleyicilerini sağır ediyordu.
Kızıl Kale'nin sırları var, sadece ölülerin bildiği.
Sayfa 117 - Epsilon YayıneviKitabı okudu
Reklam
Onun damarlarındaki akan kan babasıydı, insan gider de damarlarındaki kızıl kanı kara toprağa, kayalıkların üstüne saçar mı?
Bir Can İçin Bin Can Yok Mu Edilir?
Her gün asker kaybediliyordu. Ama kimi günler yaralı ve ölü sayısı sınırını aşıyordu. Kim bilir her gün kaç ananın ocağına ateş, yüreğine acı düşüyordu. Kim bilir her gün kaç tane hayal onlarla birlikte ya yarıda kalıyordu ya da onlarla beraber suya düşüyordu. Ve kim bilir topraktan kaç ml kan fışkırıyordu. Çanakkale kan gölüne dönüyordu. Attığın her adımda ayağının altında kaç askerin kaç ml kanı silinmemişti. Hatta Çanakkale bir diğer tabiriyle Kızıl Kale idi. Çanakkale Türklerin silinmez geçmişi, kökleri olmuştu. Bu savaş kazanılırsa bu kanlı topraklara rağmen bu vatan ilk Çanakkale de filizlenmeye başlayacaktı. Toprak kanla sulanmıştı ve bu yüzden daha verimliydi. Belki ilerideki nesil ne zaman kim olduğunu unutunca buraya bu topraklara geleceklerdi ya da cesaret edemeyip, hüzünlenip geri döneceklerdi. Çanakkale’de Türkler, Türkmenler, Kürtler, Araplar, Çerkezler… savaşmıştı. İşte Çanakkale’nin en büyük farkı ve üstünlüğü buydu, bu topraklarda her ırktan insanın kanı akıtılmıştı.
Sayfa 42 - Sıla TAŞÇIKitabı okudu
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar’ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikâyesi vardı: Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
Sayfa 142 - Ötüken
Fatih'in Gemileri Karadan Geçirdiğine Kafası Almayanlar
... Masal, öyle mi? Kuşatmayı yaşamış şahitlerin anlattıkları da mı kâr etmiyor size? ... Nicolo Barbaro Bizans'ın içinden anlatıyor yetmiyor, Tursun Beğ surların dışından anlatıyor olmuyor, ilk tarihçilerimizden Neşrî anlatıyor, zatıâlilerince kâfi görülmüyor, Âşıkpaşazâde yetmiş pare gemi "kurudan", yani karadan yelken açtı diyor, zinhar kale alınmıyor, Venedikli Zorzi Dolfin de kafadan atıyor anlaşılan, Rum tarihçi Dukas da.
Sayfa 89 - Ketebe Yayınları, 1. Baskı (2018)Kitabı okudu
Reklam
104 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.