Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kızıl Kale
Huzurlu, aydınlık havasını değiştirmek için girişteki kemerler duvarlarla örtülse, halifenin sarayı kardinallik binasına,Ara- bistan'ı anımsatan palmiyeler portakal ağaçlarına, abdest havuzu fıskiyeye, minare çan kulesine dönüştürülse bile bu bina bir kiliseye benzemiyor. Tarık bin Ziyad ve askerlerinin ruhunu, Akdeniz sahillerinde yakılan gemilerin isli kokusunu taşıyor o. Cebelitarık'a adını imanıyla yazdıran komutan düşmanının gözünde, silinmiş izleri gören bir şahindi. Dağlar ondan korkup yol verdiğinde teslim oldu toprak.
Sayfa 183Kitabı okudu
Kızıl Kale
Cami kilisedir artık, hilal yerine haç asılı Nur yüzlü ezan yerine, bitmeyen bir çan sesi, bir baykuş uğultusu... Mihraplar ki taştandır, minberler ki ağaçtan, Canlı cansız ne varsa bu hâle inledi durdu. Ey ibret dolu geçmişten ibret alacak yerde, günübirlik işlere dedikodulara batmış kişi! Sen uyu bakalım; ama zaman için ne demek dinlenmek, ne demek uyku! Er-Rindi
Sayfa 177Kitabı okudu
Reklam
O an da bir annenin yüreğinde kopan fırtınalar bilinmez . Biz , bu hikayeyi anlatmaya yeltenen avlunun kızıl taşlarıyız , bizim için asolan sadece çocuklardır . Anlatmak istediğimiz onlardır . Duvara gömülü olan biz , onların hayatlarına bakarız . Asırlardan beri tanığız . Hikayelerin unutulmuşları hep çocuklardır . Onları küçük koyunlar gibi içeri sokarız, onları koruduğumuzdan daha çok , kendimizden ayır tutarız . Oysa taşlara oyuncak muamelesi yapanlar sadece çocuklardır , bize isim verirler, rengarenk boyarlar ,üzerimizi resimlerle , yazılarla doldururlar , bize ağız , göz , çimenden saç yapıştırırlar , üste üste yığıp ev yaparlar , bizi duda sektirirler ,dizip kale yaparlar ya da tren rayı . Yetişkinler bizi kullanır , çocuklar bizi başka bir şeye dönüştürür . Bu yüzden onlara derinden bağlıyızdır. Bu bir minnet meselesi . Şu sözü de onlara borçluyuzdur: Hep yetişkin , biz zamanlar olduğu çocuğa karşı borçlu olduğunu unutmamalıdır .
Sayfa 12 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Boka'nın ağzından kerpetenle bile söz alınamazdı. Çonakoş desen atar tutar, boyundan büyük laflar ederdi. Şimdi de abuk sabuk konuşuyordu işte. Sözümona Botanik Bahçesi'deki kale harabesinin orada vahşi hayvanlar varmış. Nemeçek az kalsın suda boğuluyormuş falan filan. Kızıl Gömlekliler de büyük bir ateşin çevresinde oturuyorlarmış, mış da mış! Birbir türlü hikâye anlatıyordu ama en önemlisini unutuyordu. Üstelik Çonakoş'u sonuna kadar dinlemek olanaksızdı. Çünkü o sonu gelmez ıslıklarıyla dinleyicilerini sağır ediyordu.
Bitlis'de Yıkılan Camiler: Meydan Camii: Yakılmış. Kızıl Mescid Camii: Yıkılmış. Hatuniye Camii: Ahır haline getirilmiş. Hoca Bey Camii: Yakılmış. Mermud Camii: Yıkılmış. Şeyh Hasan Camii: Yakılmış. Sultan Arab Camii: Yıkılmış.
Sayfa 79 - Azerbaycan Kültür Derneği YayınlarıKitabı okudu
Ağzından Kan Damlıyormuş
Kral öldü dediler ona. Joffrey'nin onun sadece hükümdarı değil oğlu da olduğunu hiç bilmeden. Geceyi geçirdikleri handa, ''İblis bir hançerle boğazını kesmiş,'' dedi bir seyyar meyve satıcısı. ''Büyük bir altın kupadan kanını içmiş.'' Kalkanında kocaman bir yarasa olan sakallı ve tek elli şövalyeyi tanımıyordu adam, dinleyenin kim olduğunu bilse söyleyemeyeceği şeyler söylüyordu bu yüzden. ''Zehir Kullanmış,'' diye ısrar etti hancı. ''Çocuğun yüzü erik gibi morarmış.'' ''Baba onu adilce yargılasın,'' diye mırıldandı bir rahip. ''Cücenin karısı da yardım etmiş,'' diye yemin etti Lord Rowan'ın üniformasını giymiş bir okçu. ''Cinayetten sonra, kız bir kükürt bulutunun içinde salondan kaybolmuş ve Kızıl Kale'de dolaşan bir ulu kurt görülmüş, ağzından kan damlıyormuş.''
Sayfa 311 - Jaime, Joffrey, Tyrion, Sansa, EpsilonKitabı okuyor
Reklam
Endülüs Emevi Devleti kurulduğunda burası önce bir kale olarak inşa edilmiş. Renginden dolayı 'Kızıl Kale' yani 'Elhamra' denmiş.
"Kızıl Kale'de iki çeşit insan yaşar Lord Eddard," dedi Varys. "Diyara sadık olanlar ve sadece kendilerine sadık olanlar."
Sayfa 339Kitabı okudu
Grebenski Kazakları, Kafkasya'ya ilk giren gruptu ve sınır hattını koruyorlardı. Rivayete göre memleketleri Ryazan'dı ama Çar III. İvan'ın baskısı tahammül edilemez noktaya geldiği için daha da uzak bir bölgeye göç etmeye karar vermişler ve güneye yönelmiş­lerdi. Yaptıkları sağlam sallar sayesinde ailelerini, hayvan sürüle­rini ve
1947 yılının yaz aylarında American Associated Press Ajansı Çeçen-İnguş, Karaçay-Balkar, Kırım-Tatarları, Kalmuklar ve İdil boyu Almanlarının kanlı bir şekilde yok ve göç ettirildiklerine dair bir haber yayınlamıştı. Bu haberi Türkiye basını, özellikle Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Abidin Daver de doğrulamıştır. Aradan uzun zaman geçmeden
102 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.