“Herkes en nihayetinde ölüyordu; iyiler, kötüler, güçlüler, zayıflar, yaşamayı sevenler, yaşamayı küçümseyenler. Herkes gelip geçti. Her şey gelip geçici.”
“Barut geri gelecek.Buna hiçbir şey engel olamaz; tarih tekerrür edecek. Sayıları artan insanlar birbirleriyle savaşacak. Barut insana milyonlarca insanı öldürme imkanı verecek ve uzaklarda bir yerlerde yalnızca bu şekilde ateşle ve kanla yeni medeniyet yükselecek.”
1888 Haziran’ında Louis Pasteur “Yeni bir bilim doğdu,” diye övünçle
konuştu, “bu bilim öldürücü ve bulaşıcı hastalıklar hakkındaki bilgilerimizde
gerçek bir devrime yol açtı.” Fransız bilim insanı abartmıyordu. Şarbon,
kolera, verem, cüzzam, difteri ve kangren hastalıklarına neden olan mikroplar
çoktan bulunmuştu. Sonraki on yıl veba, kızıl, tetanos, tifo, zatürre,
belsoğukluğu ve beyin hummasının mikrobiyal nedenlerinin keşfedilişine de
şahit olacaktı. Nitekim 1879’dan 1899’a kadar her yıl bilim insanları başka
bir önemli bulaşıcı hastalığın gizemini ortaya çıkardı; daha önce tıp bu kadar
hızlı ya da köklü bir ilerleme görmemişti.