Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Annelerin değişik tedavi metodları vardır
“Anne, çok kötüyüm, ölüyorum galiba,” dedim. “Tövbe de kuzum. Ne ölmesi... Nazar değdi sana. Ondan oldun böyle.” Annem gitti, yan odadan büyücek bir battaniye getirdi ve onu yere serdi. Masanın üzerinde duran boş reçete kâğıtlarından birini aldı eline. Diğer eline de perdede saplı duran dikiş iğnelerinden birini. Merak ve biraz da çaresizlikle izliyordum yaptıklarını. “Hadi, yat battaniyenin üzerine,” dedi. “Ne yapacaksın?” dedim. Cevap vermedi. Yataktan inerek yere battaniyenin üzerine sırtüstü yattım. Annem, elindeki boş reçete kâğıdını iğneyle delerek, bir yandan mırıl mırıl dualar okuyor, bir yandan da Kızılderililer gibi etrafımda dönüyordu. Beş altı tur attıktan sonra, sobanın yanından aldığı kibritle delik deşik olmuş reçete kâğıdını yaktı. Küllerini yine dualar okuyarak üzerime serpti. Başımdan ayak ucuma kadar sıvazlayarak işini bitirdi. “Hadi kalk kuzum, bir şeyin kalmadı,” dedi. Kalktım, yatağa uzandım. Çok iyi hissediyordum kendimi. Titremelerim geçmiş, ateşim de dinmişti. Abdest almak için banyoya doğru giden annemin arkasından, dayanamadım konuştum: “Babam haklıymış. ‘Oğlum, annen diplomasız doktordur, derdi de inanmazdım.” “İyi doktormuşsun valla... Yalnız, yarın hemşirelerin yanında falan söyleme yaptıklarını.” Dualarının içine karıştı gitti cümlelerim.
Reklam
İşte böylelikle Ağaçsansarı gökyüzünde kaldı. Berrak gecelerde, kuyruğundaki oktan tanıyabilirsiniz onu. Kızılderililer ona O jeeg An-nung yani Ağaçkakan Yıldızları der ama beyaz adamlar onu “Büyükayı Takımyıldızı” olarak tanır.
Flütü, bataklık ormanından kesilmiş kamışlardan yapılmıştı. Şöyle bir üfledi mi uzaktaki kayalardan yankısı duyulur, ayışığında dans eden ve gözden kaybolan küçük adamlar, müziğe eşlik ederek neşeyle gülerlerdi. Hafifçe üflediğinde Kızılderililer onu duymazdı, çünkü ses doğruca çiçeklerin kalbine giderdi. Bunu işiten periler ise ileri atılıp sesi daha iyi duysunlar diye çiçeklerin üzerine çıkarlardı.
Kızılderililer, fotoğrafların insan ruhunu hapsettiğine inanırlarmış. Hayır. Bence asıl yazıdır insanın ruhunu hapseden, duygularını yakalayan ve onu çırılçıplak maskesiz ortaya seren.
açıp okusana bunları, gittiğin ülkeyi öğrensene! Biz Amerika’yı hâlâ tüylü Kızılderililer ve kovboylar diyarı mı sanıyoruz? Profesör olacaksın, bir ülkeye bu kadar bilgisiz gelinir mi?
Reklam
1492 yılında Kristof Kolomb Amerika'ya ulaştıktan sonra Avrupa'dan bu kıtaya göçler başladı. "Yeni" kıtada Amerikan yerlileri olan Kızılderililer yaşamaktaydı. Avrupa kökenli beyazlar 1800'lerin sonuna dek, yaklaşık 400 yılda, 70 milyon Kızılderiliyi katlederek, devasa bir soykırım sonucu Amerika'ya yerleşip egemenlik kurdular.
KARANFİL KIZ
O zamanlar dünya gerçekten de bir öküzün boynuzlarında durmaktaymış ve Karanfil Kız'ın bu aşırı gelişmiş iribaşa söyleyecek bir çift sözü varmış. Ama dur bak, en iyisi baştan başlayayım. Şimdi bu Karanfil Kız babasını fazla görememekten şikâyetçiymiş. Çünkü adamcağız haftanın her günü, hatta bazen haftasonları bile geç saatlere kadar çalışır,
"Kızılderililer fazla yürüdükleri zaman hemen bir ağaç bulur, altında oturur ve beklemeye başlarlardı. Onlara neyi bekledikleri sorulduğunda şöyle cevap verirlerdi; bedenimiz hızlandı, ruhumuz geride kaldı, ruhlarımızı bekliyoruz."
“Havada uçan kuşlar onun üstüne konar ve toprak, yaşayan her şeyi kusursuzca taşırdı. Toprak yatıştırır, kuvvetlendirir, arındırır ve iyileştirir-di. Bu yüzden yaşlı Kızılderililer kendilerini yaşamın kaynaklarından ayrılmayıp toprağa bağlılıklarını sürdürdüler. Toprağa oturmak veya uzanmak daha derin düşünmelerini, daha canlı hissetmelerini sağlardı. Böylece yaşamın en büyük gizemlerini daha iyi anlayabiliyor ve kendilerini yaşayan bütün güçlere yakın hissediyorlardı.”
Reklam
Kimse ona inanmaz ama herkes onu dinlemeye can atar. Ondan başkasının bir benzerini görmediği ama kulağa hoş gelen şeyler anlatır. Iagoo, anlattıklarının doğru olduğunu söyler. Kızılderililer, göller ile nehirler donduğu için balık tutamadıkları, lapa lapa yağan kar yüzünden ava çıkamadıkları zamanlarda, ayı kürkünden yapılmış en kalın paltolarına sarınıp masalcının çadırına giderek ateş başına çömelir ve Iagoo’nun gözükmesini beklerler.
Kızılderililer Yüce Ruh’tan bir şey istediklerinde en çok sevdikleri eşyalarını alıp yüksek bir uçurumdan aşağı atarlarmış. Böylece yeni istedikleri şey için bir bedel öderlermiş.
Sayfa 134 - 12. Baskı
Mu kıtasının evrensel diyagramı, insanlar tarafından yazılmış ilk kitaptı. Bu kitabı 35.000 yıldan çok daha öncesine kadar takip ettim. Bundan daha ne kadar süre öncesine kadar kullanıldığını kimse söyleyemiyor hatta tahmin edemiyor. Antik ulusların hepsi -Yukatan Mayaları, Hindistan'ın Naga Maya'ları, Babilliler, Asurlular, Mısırlılar ve Kuzey Amerika'nın güneybatısında yaşayan Kızılderililer- anavatanın diyagramını çoğalttı. Sadece biri gerçek anlamıyla basit karakterini devam ettirdi: Yucatan Mayaları. Pueblo Kızılderilileri hariç, geri kalanı figürler ekledi ve dogmaları tanıttı. Orijinal figürlerin bazılarının farklı anlamlarını verdiler bu yüzden de anavatanın basit ve güzel sembolleri ne yazık ki saptırılmış oldu. Buna neden olan şey, ilkesiz Mısırlı ruhban sınıfıydı. Önce şeytanı uydurdular sonra da ona bir mekân bulmak zorunda kaldılar ve böylece cehennemi uydurdular. Beş bin yıl önce şeytan ve cehennem bilinmiyordu. Bu buluşun insanlar üzerindeki etkilerini gören Hindistan ruhban sınıfı, hemen arkasından Siva'yı takip etti.
Sayfa 149 - 9 - SembollerKitabı okudu
Kızılderililer arasında Kitap’a aynı zamanda Konuşan Yapraklar denir.
Sayfa 71
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.