Hasan Hüseyin beyaz tülbentin altından düşen saçların, o iç ısıtan kızıllığında görülen sevginin haresi, köy meydanında güneşe daha yakın, dünyaya daha uzak olmak için kurulan damı akan kerpiç evlerdir. Saksılarda özgürlüğü yeşerten pencerelerdir.
Bağdat Meydanı'nda gazel okuyan kör şairin gören gözleri, Filistin'de uçağa sapanla taş atan çocuğun elleridir. Küçük dağ istasyonunda kış günü içilen kaçak çaydır. Evsiz, okulsuz, yolsuz çocukların ortak yarasıdır. Kızılırmak'ın gürüldediği ağıtlar, küfür gibi soğuk gecelerde anlatılan temmuz hikayeleridir. Duvarda asılı Anadolu kiliminin önünde bölüşülen azıktır. İşçi, emekçi, köylünün keder heybesidir. Kuytuda dalı umuda,tomurcuğu özgürlüğe, çiçeği kavgaya veren şairdir..