Ama yasak bölge bina ve tesislerinin ötesindeki yol üzerinde
olan lokanta şöyle dursun, California Bakım Laboratuvarları’nın
çıkış rampasına bile varamadılar.
Üniformalı bir haberci düzgünce katlanmış beyaz bir kâğıt parçasını
uzatarak onu durdurdu. “Bu sizin için, Mr. Hamilton.
Albay T. E. Edwards size vermemi söyledi.”
Hamilton eli
I
O zamanlar gökyüzü biçilmiş buğday kokardı
Çiğnenmiş üzüm, mısır püskülü, bostan yaprağı
Toprak kokardı insan emeğiyle yoğrulmuş.
Rüzgâr serin sesli konuğuydu evlerin
Bulutlardan ağaçlardan saçlardan süzülen
Bir dirim duygusuyla doldururdu odaları
Yağmur ikinci adıydı akşamların
Günün yorgunluğu üzerine dökülen
Bir düş inceliğinde
"Ne geçti eline kendini böyle hırpalamaktan,
tükenmekten, acı çektirmekten kendine,
etlerini üzüp, sızlatıp
uzak ölümünü yaklaştırmaktan?
İnsan soyu kırılmalı hep sazlıktaki bir kamış gibi!
Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar
götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle,
ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu,
ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha
sesini duymamıştır hiç kimse;
insanları kırıp geçiren acımaz ölüm!
Evler kurmuyor muyuz her zaman,
anlaşmalar yapmıyor muyuz her zaman,
mal bölüşmüyor muyuz her zaman,
düşmanlık mı yok ülkede her zaman,
deniz kabarmıyor mu her zaman, dalga götürmüyor mu her şeyi?
Güneşi gören gözler
yok oluveriyor günün birinde!
Uyuyanla ölü aynı şeydir;
ölümün resmini çizen çıkmamıştır,
ne var ki insan, var olduğundan beri
[...] nin tutsağıdır hep."
Gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor
Acıyı ve insanlığı çocuklar
Böyle dayanılmaz kıldılar ve yeni suları
Onların bilgileri getirdi
Elleri önlerine bağlı - duruşları
Omuzlarından göğüslerine doğru kıvrık ve yumulu
Yaşarlar ebedi göz ve ölümsüzlük aşısı yapan kitabı
Ki şimendifer
Nasıl peşinden koşturursa katarları yolcu
Ana-Beyit mezarlığının bir efsanesi, Juan-Juanlar’ın bozkırı işgal ettikleri çağlara dayanan bir hikâyesi vardı: Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek
Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar
götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle,
Ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu,
Ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha,
Sesini duymamıştır hiç kimse
İnsanları kırıp geçiren acımaz ölüm!