Sappho, içinde bulunduğu ataerkil toplumun değerleri karşısında, siyasal konularda söz söyleme cesareti ve kadına yönelik sevgisiyle özgün ve onurlu bir kadın duruşudur.
Onun İÖ 610-580 yılları arasında Lesbos'ta yaşadığı yıllarda Yakındoğu'da olduğu gibi Ege'de de kadın dört duvarın arasına kapatılmış bir "eşya" ya da
"Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar
götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle,
ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu,
ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha,
sesini duymamıştır hiç kimse;
insanları kırıp geçiren acımasız ölüm!"
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
"Ne geçti eline kendini böyle hırpalamaktan,
tükenmekten, acı çektirmekten kendine,
etlerini üzüp, sızlatıp
uzak ölümünü yaklaştırmaktan?
İnsan soyu kırılmalı hep sazlıktaki bir kamış gibi!
Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar
götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle,
Ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu,
ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha,
sesini duymamıştır hiç kimse;
insanları kırıp geçiren acımaz ölüm!
Evler kurmuyor muyuz her zaman,
anlaşmalar yapmıyor muyuz her zaman,
mal bölüşmüyor muyuz her zaman,
düşmanlık mı yok ülkede her zaman,
deniz kabarıyor mu her zaman, dalga götürmüyor mu her şeyi?
Güneşi gören gözler
yok oluveriyor günün birinde!
Uyuyanla ölü aynı şeydir ;
ölümün resmini çizen çıkmamıştır,
ne var ki insan, var olduğundan beri
Toplandı Büyük Tanrılar, Anunnakiler,
Yazgı Tanrıçası Mammitu
yazgıları belirledi onlarla birlikte ;
hem yaşamı verdi biz insanlara, hem de ölümü,
ama ölümün zamanını vermedi. "
"Ne geçti eline kendini böyle hırpalamaktan,
tükenmekten, acı çektirmekten kendine, etlerini üzüp, sızlatıp
uzak ölümünü yaklaştırmaktan?
İnsan soyu kırılmalı hep sazlıktaki bir kamış gibi!
Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar
götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle,
ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu,
ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç
"Ne geçti eline kendini böyle hırpalamaktan,
tükenmekten, acı çektirmekten kendine,
etlerini üzüp, sızlatıp
uzak ölümünü yaklaştırmaktan?
İnsan soyu kırılmalı hep sazlıktaki bir kamış gibi!
Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar
götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle,
ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu,
ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha
sesini duymamıştır hiç kimse;
insanları kırıp geçiren acımaz ölüm!
Evler kurmuyor muyuz her zaman,
anlaşmalar yapmıyor muyuz her zaman,
mal bölüşmüyor muyuz her zaman,
düşmanlık mı yok ülkede her zaman,
deniz kabarmıyor mu her zaman, dalga götürmüyor mu her şeyi?
Güneşi gören gözler
yok oluveriyor günün birinde!
Uyuyanla ölü aynı şeydir;
ölümün resmini çizen çıkmamıştır,
ne var ki insan, var olduğundan beri
[...] nin tutsağıdır hep."
İnsan soyu kırılmalı hep sazlıktaki bir kamış gibi!
Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle,
ölüm ki hiç kimse görmemistir onu, ölüm ki yüzünü görememiştir hiç kimse daha sesini duymamıştır hiç kimse;
İnsanları kırıp geçiren acımasız ölüm!
Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar
Götürüldü,bir düşün,ölümün eliyle,
Ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu,
Ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha,
Sesini duymamıştır hiç kimse;
İnsanları kırıp geçiren acımasız ölüm!
"Ne geçti eline kendini böyle hırpalamaktan, tükenmekten, acı çektirmekten kendine, etlerini üzüp, sızlatıp uzak ölümünü yaklaştırmaktan? İnsan soyu kırılmalı hep sazlıktaki bir kamış gibi!
Ne seçkin kızlar, ne seçkin delikanlılar götürüldü, bir düşün, ölümün eliyle, ölüm ki hiç kimse görmemiştir onu, ölüm ki yüzünü görmemiştir hiç kimse daha, sesini duymamıştır hiç kimse; insanları kırıp geçiren acımaz ölüm!
Evler kurmuyor muyuz her zaman, anlaşmalar yapmıyor muyuz her zaman, mal bölüşmüyor muyuz her zaman, düşmanlık mı yok ülkede her zaman, deniz kabarmıyor mu her zaman, dalga götürmüyor mu her şeyi?
Güneşi gören gözler yok oluveriyor günün birinde! Uyuyanla ölü aynı şeydir; ne var ki insan, var olduğundan beri ölümün resmini çizen çıkmamıştır, [...]nin tutsağıdır hep.
Günün birinde [...]. Toplandı Büyük Tanrılar, Anunnakiler, Yazgı Tanrıçası Mammitus yazgıları belirledi onlarla birlikte; hem yaşamı verdi biz insanlara, hem de ölümü, ama ölümün zamanını vermedi."
Masanın üzerinde bir alet. Manyetoya benziyor.
Kollu. Manyetodan çıkıp duvardaki prize giden bir
kablo. Bir kablo da kutudan çıkıp bana geliyor. Kordonun yanımda duran iki ucu da sıyrılıp hazırlanmış. Uçlardan birini ayağımın küçük parmağına, öbürünü de kamışıma sarıyorlar. Öbür uzaktaki ucu prize soktuklarını görüyorum. Yerde de çarmıha