Başlarda ikisinin de dikkatini çeken ya da bir şekilde ikisini de ilgilendiren cümleleri vurgulamakla yetiniyordu. Sonra harfleri ve sözcükleri seçerek yepyeni cümleler kurmaya başladılar.
Zaman yeniden bir sabun köpüğünün özelliklerine bürünmüştü, o köpüğün içine kısılıp kalmıştı ve aynı köpüğün içinde son derece yavaş saniyeler, karakterinin bir özelliği olan vicdani pişmanlıklarla değil de, yakalanma paniğiyle bir arada yaşıyordu.
"Annelerinin kaderinden korumaya çalıştığımız kızlarımız, dönüp dolaşıp aynı tuzaklara düşmesinde akıl almaz bir yan vardı... Kızlarımıza, kurtuluşu kendilerinden başka yerlerde aramamaları gerektiğini öğretemeyen bizler."
“Hepimizin zayıf anları olur, ağlayabildiğimiz için çok şanslıyız, gözyaşları bizi çoğu kez huzura kavuşturur, ağlayamadığımız zaman ölecek gibi oluruz.”
"Öldü, işte o kadar, neden öldüğünün önemi yok, bir insanın neden öldüğünü sormak saçma bir davranış, ölüm nedeni zaman içinde unutulur, yalnızca o tek sözcük kalır, öldü."