Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İze

İze
@kkgizem
5 okur puanı
Ekim 2023 tarihinde katıldı
Göğüs Kafesi Mezarlığı'ndan.
Ama en çok, şu an anlıyordum ölümün ne olduğunu. Terk ediliş değildi, kimsesizlik değildi, acı değildi; geride kalmaktı ölüm.
Reklam
Göğüs Kafesi Mezarlığı'ndan.
Güzelleştirince süslü gelir ölüm göze.
Göğüs Kafesi Mezarlığı'ndan.
Göğüs kafesinin altında yatan et parçası durduğunda, evin artık sıcak değil; soğuk toprak olur. Yuva derler ya oraya. İsmini, doğum tarihini ve son nefesini verdiğin yılı kazırlar üzerine. Toprak bedenini kabul ettiğinde, şanslıysan eğer mermerden duvarların olur. Evinin çatısı çiçeklerdir. Farklı renklerde, farklı çeşitlerde çiçekler sağlamlaştırır çatını. Kış geldiğinde bembeyaz olur o çatı, üzerine geçirdiğin sonsuz kıyafet gibi. Öyledir ya işte, güzelleştirince süslü gelir ölüm göze.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Göğüs Kafesi Mezarlığı'ndan.
Yol ikiye ayrılır, ortasında kalakalırsın. Bu zamanlarda, çöker zemine ağlarsın.
Göğüs Kafesi Mezarlığı'ndan.
Gazal. Söylenene göre annem koymuş adımı. Bir hikayesi var mı bilmiyorum fakat beni bırakıp giden kadının arkasından döktüğüm yaşların hepsi için yanıyordu tenim. Bir babamın varlığı, bir de annemin varlığı belirledi abim ve benim kaderimi. Yaptıkları seçimlerden dolayı sürüklendik biz o ev diye söyledikleri yetimhaneye, hiçbir zaman evim olarak görmedim ben orayı. Ama abim gibi de baş kaldıramadım hiçbir zaman. Sesim çıkıyordu ama, ulaşmıyordu sanki onlara. Büyüklerdi. Benim ruhum, bedenimden büyük olsa bile; boyum yetmiyordu onlara. Belki bu yüzden duyamadılar sesimi. Ya da duydukları halde, duymak istemediler. Sağır kaldılar. Dilsiz kesildiler. Hep öyle olurdu ya, yaşanan olaya sağır ve dilsiz kalanlar yüzünden çaresiz olurdu insan. Zaten en büyük kötülüğü de insan, insana yapardı. İnsan, insanın kurdudur derlerdi, belki de bu yüzdendi.
Reklam
Göğüs Kafesi Mezarlığı'ndan.
En acı ölüm, geride kalmaktı. Ruhunu gökyüzüne bahşeden tanıdıklarının ardından, beyaz örtülerin üzerine avuç avuç toprak atmak zorunda kalmanın ardından, aldıkları her solukta aslında nefeslerinin kesildiğini bildikleri yakınlarını hatırlamalarının ardından, ayın gökyüzünde belirdiği ve artık eve dönüş vaktinin gelmesinin ardından, sokaklara ilişen karanlığın ardından... hissederdin geride kaldığını. Anlardın, en acı ölümü tattığını. Eve dönüş yolunu yalnız yürüdüğünde, anlardın geride kaldığını.
Göğüs Kafesi Mezarlığı'ndan.
"Neden boks?" Dedi bu kez genç kadın, işini yapmayı saniyelik bıraktı ve tamamen adama çevirdi bakışlarını. "Öfkeni mi kusuyorsun ringde? Yoksa karşındakinin ağzını yüzünü dağıtmaktan zevk mi alıyorsun? Yaralandığın halde devam ediyorsan, belki de sadece self injury geçiren bir hastasındır." Baskın ses tonu adamın dikkatini çekmişti, yüzündeki kaya gibi sert olan ifade saniyelik değişirken kaşlarında düşünce dolu bir çatılma oldu. "Hangisisin sen?" Diye sordu genç kadın,
Göğüs Kafesi Mezarlığı'ndan.
"Polis misin?" Diye sordu Genç kadın, gerçeklerden habersiz davranıyordu. Boksör olduğunu adamdan duymak istiyordu. "Dövüşüyorum." Dedi genç adam, tok bir ses tonuyla. Genç kadın başını kaldırdı, gözlerini teninde hissettiği adamın ateş parıltısı gözlerine baktı. Gür kirpiklerinin çevrelediği gözleri, tenini yakıyordu. "Anlamadım?" Dedi gergin bir ses tonuyla genç kadın, devam etmesini bekledi. "Boksörüm." Dediği sırada sesi kendinden fazlasıyla emin, kaya kadar sert bir tınıyla döküldü.
Göğüs Kafesi Mezarlığı'ndan.
"Sizin için, her yaranın bir hikayesi mi olur?" Diye sordu Genç Kadın bu kez. Yara tahmininden daha derin değildi. Bu yüzden işini hızlı bitirecek ve yarayı kapatacaktı. "Her yaranın, bir hikayesi vardır." Diye mırıldandığı sırada, Genç Kadın kaşlarını çatmıştı. Acıyı hissetmiyor muydu? Neden tepki vermiyordu? Nasıl oluyordu da bölgeyi uyuşturmadığı halde hala sakin ve sanki koluna iğne geçirmiyormuş gibi durabiliyordu? Genç Kadını kelimeleri değil, bu soğuk ve kaya gibi sert duran ifadesi şaşırtıyordu. Her yaranın, bir hikayesi vardır. "Senin için ne kadar derin olduğu önemliyse, benim için yaranın hikayesinden çok; yarayı veren kişi önemlidir. Asıl kalıcı olan iz değil, unutulamamasını sağlayan yara sahibidir." Dedi genç adam, sesinin tonu farklıydı. Garip bir sıcaklığı vardı. Teninin üzerinden yükselen ısı gibi, buz gibi parmaklarına zıt düşüyordu yarasını diktiği adamın vücut ısısı.
Göğüs Kafesi Mezarlığı'ndan.
Akılla yarışa girmiş öfke, bir hiçtir.
Reklam
Göğüs Kafesi Mezarlığı'ndan
Ruhlarımıza giydirdiğimiz karakterlerimiz, bir kıyafetten farksızdır aslında. Kim olduğumuzu, kim olacağımızı ve en nihayetinde kime dönüşeceğimize karar verdiğimiz an'da başlar bu kıyafetin içine geçirdiğimiz iğneyle olan savaşımız. Her bir düğümde, bir başka duyguya yer veririz o kıyafette. Siyah da olsa, beyaz bir kumaş parçası da olsa; önünde sonunda griye dönüşeceğini bildiğimizdendir bu savaşımız. İlk adımı atmadan önce, düştüğümüz her seferinde tenimize işlediğimiz izler gibi. Burada sorulması gereken soru, iğnenin ucundaki ipin hangisi olacağı. İki şık değildir önündeki ya da silip yerini yenisine bırakabileceğin bir seçenek... Bir ip seç, iğneye geçir, kumaşı dikmeye başla; Geri alamayacağını bil. İzi kalır. Şimdi tekrar düşün, ilk hangi ipi geçireceksin o iğneye?
GÖĞÜS KAFESİ MEZARLIĞI
İze

İze

, 1000Kitap'a katıldı.
Geri111
178 öğeden 166 ile 178 arasındakiler gösteriliyor.