Daha önceki nesillere ait olması sebebiyle insanlar yaşadıkları problemlerin belirtilerini tanımlayamazlar. Sıklıkla problemlerinin kaynağının kendi yaşam deneyimleri olduğunu zannederler ve bir çözüm bulmak konusunda çaresiz kalırlar.
Bir sorun olduğunu biliriz ancak “ne olduğu”yla ilgili kısmını anımsayamaz, tanımlayamayız. Bunun yerine kendimizde sorun olduğunu zannederiz, içimizde bir şeyin “bozuk veya eksik” olduğu kanısına varırız. Korku ve endişe duyduğumuzda kendimizi güvende hissetmek için sıklıkla çevremizi kontrol etmeye çalışırız. Bu küçükken yok denecek kadar az miktarda kontrolümüzün olması ve hissettiğimiz yoğun duygular için güvenli bir yer yok gibi görünmesinden kaynaklanır. Bu modeli bilinçli bir biçimde değiştiremediğimiz sürece bağlanma sorunları nesiller boyu birbirine aktarılarak devam edecektir.