Vatan mutlaka selâmet bulacak. Millet mutlaka mesut olacaktır. Çünkü kendi selâmetini, kendi saadetini memleketin ve milletin selâmet ve saadeti için feda edebilen vatan evlâtları çoktur.
"Cumhuriyet'in kurucusunun ölümünden yetmiş yıl sonra muhafaza ve değişim diyalektiği Türkiye'ye damgasını vuruyor. Atatürk imajının ileride de geçireceği bütün dönüşümler bir yana, kesin olan bir şey varsa şudur: Geleceğin arkeologları kazı çalışmalarında dikkatlerini 1912 ile 1922 yıllarının çağ yangınlarına değil, 1920 ile 1938 yılları arasındaki geniş kültür katmanlarına çevireceklerdir."
Reklam
"Atatürk'ün ölümü (. ..) halkın tüm katman ve kesimlerini derinden sarstı. Hakikaten adeta bütün Türklerin babası ölmüş gibiydi. İnsanlar naaşının önünden sessizce geçip ona son bir kere daha saygılarını göstermek için sel gibi akıyordu."
"Böyle bir şey asla düşünmek lüzumunu duymamıştım. Bu galat ve sakat zihniyet sahipleri hakkında söylenecek şey şudur: Bu ahmaklar, niçin hâlâ milletin sözüne, milletin kalbine, milleti arzusuna kulaklarını vermekten kendilerini müstağni görüyorlar? [kulak vermeye ihtiyaç duymuyor, minnet etmiyorlar]"
10 Kasım'da dünyaya ge­len çocuklara “Ogün” adının takılması…
En sık kul­lanılan ünvanları Gazi veya Gazi Paşa'dır!
Reklam
Atatürk’ün Kütüphanesi
Reisicumhur'un Çankaya'daki özel kütüphanesi hayatının sonuna kadar birkaç binlik bir mevcudiyete ulaştı. Raflarda en büyük yeri Türkçe eserlerin yanında Fransızca kitaplar tutuyordu.
Mec­lis 5 Aralık 1934'te milletvekili seçimlerinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı veren yasayı kabul etti. Türk Kadınlar Birli­ ği'nin Başkanı Latife Bekir (Çeyrekbaşı) Reisicumhur'a çektiği telgrafta Türk kadınlarının kendilerine verilen görevi iştiyak­la yerine getireceğine söz veriyordu.
llk nüfus sayımlarında az gelişmişliğin tipik bir göstergesi olarak kadın sayısı erkeklerden bir miktar az çıkmıştır (1927: Beklenen yüzde 49 yerine yüzde 47,4). Kadınlardaki okurya­ zarlık oranı da çok yavaş yükseliyordu. 1935 yılında okuma ve Levent Şahverdi Arşivi yazma bilen kadınlar, 16 milyona çıkmış nüfusun içinde sade­ce yüzde 10'luk bir dilim oluştururlar (hatta yüzde 9,8). Buna karşın yüksek eğitim kurumlarına giden yolun açılması akade­ mik mesleklerde kadın oranının, her alana eşit dağılmasına bile, hızla artmasına yol açmıştır.
Ankara'daki okul, dev­rimci bir kurum olma görevini başarıyla yerine getirdi. Akçu­raoğlu Yusufun dilekçesi üzerine, yüksek okul öğretmenine medreseyi çağrıştıran "müderris" yerine yeni Türkiye'de ilk de­fa "profesör" unvanı verildi .
Reklam
Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffaki­ yet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. llim ve fennin hari­ cinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir .
Mustafa Kemal 1 Aralık 192l'de Meclis'te Padişah Il. Mah­mud (saltanatı 1808-1839) devrindeki ilk reform çabalarına atıfta bulunmuş ve Avrupa yasalarının körü körüne takhcli­ ne karşı uyarmıştı: "Taklit ile kanun olamaz." Asıl ihtiyaç, "ka­nun-u hakiki, kanun-u tabii" idi.
İstiklal Mahkemeleri aslen Kurtuluş Savaşı'nda ordudan fi­rar edenleri hızla yargılamak üzere kurulmuştur. 1920 ila 1922 arasında 3.881 ölüm cezasına kararı vermiş, idam hükümlerin­ den 2.827'si başka cezalara çevrilmişlerdir (Ergün Aybars). Ha­ fif ceza sayısının 40 bini aştığı belirtilir. Daha ağır kolektif ceza­ lara da rastlanmıştır; örneğin hanenin yakılması, aileden başka bir erkeğin askere alınması, firarinin bütün köyünün veya sem­ tinin belli bir para cezası ödemesi gibi. Suç birkaç kere tekrar­ landığında ölüm cezası ateşli silahla veya alenen idam yoluyla uygulanmaktaydı.
Ankara'yı imar edenler arasında 1926'ya kadar Türkler baş­ roldedir: Kemaleddin Bey (1869-1927), Vedad (Tek, 1873- 1942) ve Arif Hikmet (Koyunoğlu, 1889-1982) isimleri zikre­ dilmeli. Daha sonra yabancılar, ki aralarında en başarılı olanı Avusturyalı Clemens Holzmeister idi (1886-1983), hükümet merkezini Le Corbusier'nin Hindistan'da Chandigargh'ta ve­ ya Niemeyer'in Brasilia'da yaptığı gibi, "baştan yaratma" izni­ ni aldılar. Holzmeister'e 1927'de Harbiye Nezareti'ni ve Genel Levent Şahverdi Arşivi kurmay Başkanlığı binasını tasartama görevi verildi; bunu yeni Cumhurbaşkanlığı köşkü gibi başka binalar izledi.
1920'lerin ilk yarısında Ankara'da çok az sayıda kamusal ya­pı inşa edilmiştir; bunlar Maliye Bakanlığı ve Gazi'nin veya Latife'nin adını taşıyan okullardır. Bir otel ve balo mekanı ola­rak tasarlanan Ankara Palas, ki Vedad'ın başyapıtlarındandır, 1928'de bitirilmiştir.
477 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.