O, gözlerini yola dikmişti, ben, yan camdan dışarı bakıyordum; o da, ben de aramızda doğan huzursuzluğu gideremiyorduk. Kiralık arabaya radyo takılmamıştı ve suskunluğu sürdürmekten başka yapacağımız bir şey yoktu.
Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir.
Önce sükût vardı, kelâm değil, “Tanrı sükûttur” diyor bir Hint bilgesi. Söz, iki sonsuz arasında bir çırpınış. Hayat gibi sıcak ve dost. Kutupların sessizliğinden bana ne?
Gideceksin. Tanrılar bile rolünü bitiren aktörler gibi kâh birer birer, kâh hep beraber çekiliyor bu sahneden. Senin zavallı gölgen zaman perdesine belki bir kere bile aksetmeden, oyuna katılmayan bir kukla gibi unutulup gidecek.
İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime. Tecessüsü madde dünyasına çivilemeyen, zekâyı zirvelere kanatlandıran, beşeriyi ilahi ile kutsîleştiren, uzun ve çileli bir nefis terbiyesi.