Nur;
hikayemizin başkahramanı,
genç bir mimar.
Ama öyle bir kahraman ki onunla tanıştıktan, onun iç sıkıntılarını gördükten sonra her kim olursan ve her ne işle uğraşıyorsan uğraş hepsinden sıyrılıp onun arayış yolculuğuna çıkıyorsun!
Arayış yolculuğu...
Eseri iki kelime ile tanımayacak olsam bu kelimeleri seçerdim.
Hepimizin hayatı bir yolculuk
“Nereden bilirmiş onlar Edirne’yi. Bizi trenle bırakmışlardı oraya. Buranın kavruk çocukları, Edirne’yi hem de Çingeneleri ne bilir. Bir güzel şehirdi ki Edirne şehri. Naciye, “Edirne böyleyse anacığım,” demişti, “İstanbul kim bilir nasıldır?” Apaydınlık camileri vardı. Meriç Nehri derler o koca suyun sesi nerede olsak duyulurdu. Bahardı biz Edirne’ye girdiğimizde. Meriç Nehri coştukça coşardı. Bir çınar ağaçları vardı orada, bakmakla bitmez. Vatan toprağıydı işte, gelmiş kavuşmuştuk. O Edirne şehrini gördüğümde, gitmem diye direnmelerimi unutmuştum. Orada her şeye, ağaçlara, sulara, insanlara yer vardı. Hele Edirne’nin o taş köprüsü yok muydu. Apak mermerden, orta yerinde padişah oturma yeri. Şaşmıştık ona. Güneş her yanlarından giriveriyordu. “Ne cana can katarak yapmışlar bu Edirne şehrini,” demiştim. Kapalıçarşısını gezdiğimizde yabancı yabancı, el el, kimse bize demedi neredensiniz diye. Oralara yakışmıştık biz. Oranın insanıydık sanki.”
Mezopotamya'dır o Öncesi Diyarbakır : o benim en esmer çocugum
Siverek : bir toz bulutu altında kentsiz bir öpüş
Urfa : simsiyah bir yaradır dualar dökülür eteklerinden
Silvan : ipek yoludur ışık !! çalar diyarbakır gecelerinden
Hazro : bir unutuştur.
Lice : 'ye güven olmaz o hep illegal
Çınar : ben anlatamam gidin sorun o kendisini
Biz topraktan, ateşten, sudan, demirden doğduk!
Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız,
toprak kokuyor bakır sakallarımız!
Neş'emiz sıcak!
kan kadar sıcak,
delikanlıların rüyalarında yanan
o《an》
kadar sıcak!
Ey! Benim aşka doymayan Nâzım'ım. Vatan sevgisiyle yanıp tutuşan delikanlım. Ne acıdır ki daha otuzunda asılmanı istediler. Kırk sekizinde ise Barış madalyasını sana verdiler. Adaleti olmayan bu koca dünyada bir kuşun özgürlüğünü istercesine debelenen Üstadım.
Özlenildin. Özlenildin. Özlenildin.
O mavi gözlü bir devdi.
Minnacık bir kadın sevdi.
Kadının hayali minnacık bir evdi,
bahçesinde ebruliii
hanımeli
açan bir ev.
"Henüz Vakit Varken Gülüm" benim enlerim arasında umarım kitabı okuyan diğer okurlar içinde böyle olur :) Baş ucununuzda bulundurmanız dileğiyle :)