bizler eğer evrimsel süreçte acı tatları tüketebilmeye evrilmeseydik, kahve falan içemezdik. Sade içilen kahve acı (bitter) bir sıvıdır. Eğer ortonazat veya retronazal olarak algılayabileceğimiz bir koku ve aroması olmasaydı, yanından bile geçmezdik .
136 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Cümbezin Kızı Hakkında
Maviş, Hatice, Bir Resim Kalsın Bende'deki cesaretli küçük gelin, Suların Sultanı. Nenanne'nden dinlediğin masallara ve düşlere sığınman... Gözyaşlarım eşlik etti acılarınıza. Yazarın ödül töreninde yaptığı konuşmadan: "Akdeniz'in incisi Kıbrıs'ta koyun koyuna evlerde bir ağacın altına toplanıp sohbet edenleri kim ve neden ayrıştırdı?Sınırların önce gönüllere, dillere, selamlaşmalara çekildiğini tarih anlatmaz. İnsanların göç ettiğini söyler de göçün gönülde açtığı yaraya işaret edemez." " Bu çocukların azığı sözcükleri oldu. Adadan bir masal, bir koku, aileden yadigar bir hatıra ve bir gün dönebilmek arzusu..." "Onlar hayalet gelinlerdi ve şimdi ben cümbezin dalına astım hikayelerini. Gülcemal anavatana kavuşturamadı onları. Çocuklarımızın düşleri Kıbrıs'ın dalgalarıyla okşanan gemilerin direklerinde."Yazarı bu kitap sayesinde tanıdım. Başarılı bir kalem, anlatımı çok sıcak ve duygulu. Kendi dilinden masallar dinlemek insanı çocukluğuna, memleketine, yaşadıklarına götürür. Var olsun masallar ve anlatılar..
Cümbezin Kızı
Cümbezin KızıÜlkü Demiray · Bilge Kültür Sanat · 2024151 okunma
Reklam
Greonuille'un iç evreninde hiç mi hiç nesne yoktu, ancak nesnelerin kokuları vardı.
Nefes almak sen olmadığın sürece o kadar manasız ki… Sadece yanındayken çiçeklerin bu kadar güzel koktuğunu ve en güzel kadın parfümünün saçlarından gelen o müthiş koku olduğunu biliyor muydun?
Reklam
Bugüne kadar hep, büzülüp uzaklaşması gereken şeyin genel olarak dünya olduğunu sanmıştı. Oysa dünya değildi, insanlardı.
Bir gün bu gaflet uykusu sona erip de uyanınca ( yani ölüm gelip catınca) gözleri açılıp hakikati görürler. Görürler ama son nefeste ne işe yarar ne faydası var ? Ne mutlu ki o kişiye ölmeden önce öldü, onun ruhu bu bağın hakikatinden koku aldı.
Sayfa 112 - Ötüken Yayınları Cilt 4Kitabı okuyor
Başım sükûtu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen; İçim muradına ermiş Abasız, postsuz bir derviş; Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim, Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim.
Sayfa 23 - Dergâh Yayınları
Ayrı düşmüş insanlar için ülke bazen yanlızca bir türkü demekti, bazen buğusu üstünde sıcak bir yemek, bazen bir sokak görüntüsü, bazen de bir isim. Nereye giderse gitsin ülkesini içinde taşırdı insan. Ülke düşüncelere sinerdi, davranış olur, hiç beklemediğiniz bir anda kendini gösterirdi. İstesenizde kurtulamazdınız ondan, bir tat, bir dokunuş, bir ses, bir koku, bir görüntü olur, aklınıza takılır, çekip götürürdü çocukluğunuzun, gençliğinizin geçtiği yerlere.
Reklam
Saliha kadın...
Zamanın birinde Şah Şüncâ-ı Kirmâni adında büyük bir evliya vardı. Bu büyük Allah dostunun bir kızı vardı. Kirman şehrinin ileri gelenleri bu kıza talip oldu, ama Şah Şüncâ-ı Kirmâni kızını hiçbirine vermedi. Üç gün mühlet istedi. Üç gün içinde mescidleri dolaştı. Nerede abidler, camide tâdil-i erkânla namaz kılanlar, Hak'tan korkanlar,
Sayfa 14 - Dünya sevgisi olmayan Saliha kadın...Kitabı okuyor
Kokuların öyle bir inandırıcılığı vardır ki, sözden, gözle görmekten, duygudan, iradeden daha güçlüdür. Savılıp atılamaz bu inandırıcılık, soluduğumuz havanın ciğerlerimize işleyişi gibi, o da içimize işler, doldurur bizi, hepten ele geçirir, çaresi yoktur.
DELİ EDER İNSANI BU DÜNYA; BU GECE, BU YILDIZLAR, BU KOKU, BU TEPEDEN TIRNAĞA ÇİÇEK AÇMIŞ AĞAÇ ...
VİSAL Beni zaman kuşatmış, mekan kelepçelemiş; Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş... Perde perde veralar, ışık başka, nur başka; Bir anlık visal başka, kesiksiz huzur başka. Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci; Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci? Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi? Fezada dipsiz sükut, duyulmazın sesi mi? Rabbim, Rabbim, Yüce Rab, alemlerin Rabbi, sen! Sana yönelsin diye icad eden kalbi, sen! Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş! Azap var mı alemde fikir çilesine eş? Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor? Çilesiz suratlara tüküresim geliyor! Evet, ben, bir kapalı hududu aşıyorum; Ölen ölüyor, bense ölümü yaşıyorum! Sonsuzu nasıl bulsun, pösteki sayan deli? Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli? Mahrem çizgilerine baktıkça örtünen sır; Belki de benliğinden kaçabilene hazır. Hatıra küpü, devril, sen de ey hayal, gömül! Sonu gelmez visalin gayrından vazgeç, gönül! O visal, can sendeyken canını etmek feda; Elveda toprak, güneş, anne ve yar elveda!
Yalnızlığın bir başka kokusu vardır, birlikte olmanın(özellikle yatakta} başka bir kokusu. Çiftleşir ya da tekleşirken bedenimizin kokusu da değişir. Bilmiyorum, ünlü ruh bilimci Kraft Ebing, Psycopathia Sexualis 'te bu koku düşkünlüğüne ne ad veriyor? Bu koku düşkünlüğünü, örneğin, fetişizm, animalizm, egzibisyonizm, masoşizm, sadizm... gibi ruhsal hastalıklar arasında mı değerlendiriyor, yoksa "normal" karşılayarak, psycopathia'nın sınırlan içine sokmuyor mu? Freud ne düşünüyor bu konuda? Ya Jung? Aslında, bu büyük ruhçuların ne düşündüğü bilmemnemde değil. Normal ya da anormal, bilmiyorum; bildiğim bir koku düşkünü olduğum. Kaldı ki burada anlatmak istediğim, kokularla cinsel yaşamım arasındaki ilişkiler değil. Böylesi şeyler yazılmaz, yaşanır.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.