SOSYOLOJİ’YE GİRİŞ
Bu Ülke- Cemil Meriç
Devlet - Platon
Eric Voegelin İnsanlık draması - Bengül Güngörmez
Siyaset Bilimi- Atilla Yayla
Gorgias- Platon
Sosyoloji- Anthony Giddens
Öküzün A'sı-Barry Sanders
Sosyolojik Düşünmek-Zygmunt Baumann
Yasakoyucular ve Yorumcular-Zygmunt Baumann
Akışkan Aşk- Zygmunt Bauman
Minervanın
Kadın kahraman utancı ve dehşeti af dilemeyen bir edayla üstlenecekti; bir çocuk katili olmayı seçmenin sonuçlarına katlanacaktı; özgürlüğü bizzat talep edecekti. Kölelik, korkunç ve yolu izi olmayan bir yöreydi.
Zamanımızın Köleliği ilk defa 1900'de Rusça'da daha sonra aynı yıl içerisinde, aynı zamanda Tolstoy' un yakın arkadaşı olan Aylmer Maude tarafından İngilizce(UK) 'de, çevirisi yapılıyor. Eser, Türkiye'de ise ilk basımını, Öteki Yayınevi tarafından 2016'da Yankı Yeniçeri'nin, İngilizce basımdan olan çevirisiyle yapıyor. Eserdeki her metin okuyucuyu
Amerikalı yazar Howard Fast romanlarını gerçek tarihi olaylardan kurgulayarak yazan bir yazardır. Bu yüzden onun kitaplarında okuyucu, tarih kitaplarında bulamayacağı veya gizlenmiş bir çok olaylar hakkında bilgi sahibi olur. İşte bu kitapta yazarın bu tür kitaplarından biridir.
Yazar, bu kitabında bizi , İç savaştan hemen sonranın Amerika'sına götürüyor. Kölelik kaldırılmış, bir anda, özgürlüğün ne olduğunu, nasıl yaşanacağını ve ne yapacaklarını bilemeyen milyonlarca insan ortaya çıkmıştır. O zamana kadar hiç bir hakka sahip olmayan bu insanların kanun yapıcılığı da dahil, hiç bir bilgilerinin olmadığı bir çok görevi üstlenmeleri gerekmektedir. Öte yandan kölelerini kaybederek zor duruma düşen büyük toprak sahipleri de boş durmamaktadır. Ve eski kölelik sistemini tekrar getirmek için şiddet de dahil olmak üzere her türlü yolu denemektedirler. Bir yandan da bu amaçla kurulan Ku Klux Klan örgütü katliamlar yapmaktadır. İşte yazar bize, böyle bir kaos içindeki ABD'nin, Güney Eyaletlerinden biri olan Güney Carolina'daki olayları anlatıyor.
Ben beğenerek okudum. Bu tür kitapları sevenlerin de mutlaka okumalarını tavsiye ederim.
“İnsanlar kötülüğe akın akın gider,
Kolay ulaşır ona.
Yolu düz, yeri yakındır kötülüğün.
İyiliğin önüneyse, alın teri koymuş Tanrılar.”
Kitap incelemesine başlamadan evvel, kitabın çevirisinden ve çevirmenlerinden bahsetmek gerekiyor. Çeviri iyi olmuş deyip, bir cümleyle geçmek haksızlık olurdu. Kitabı okumaya başlamadan önce, mutlaka önsözü
klasik bir tanzimat dönemi eseri olan sergüzeşt yapısı itibariyle çok tahmin edilebilir bir sona sahipti. bu tahmin edilebilir sona rağmen dilberle beraber oradan oraya sürüklenmek, celalin büyük aşkına ve aşkının getirdiği hüzne şahit olmak beni çok etkiledi.
aşkın sınıf ayrımından çok ötede bir yerde olduğunu anlatsa da aynı zamanda sınıf farklılığı olduğu sürece mutluluğun olmayacağını da gayet açık bir şekilde belli ediyor.
kitabı okurken kölelik sisteminin ne kadar berbat olduğuyla tekrardan yüzleşiyorsunuz. gencecik bir kız sadece öldüğü zaman hürriyetine kavuşuyor. ölüm onun için acıdan kurtulmanın tek yolu haline geliyor diğer taraftan sözde özgür olan zengin bir bey, sınıf ayrımı yüzünden aşkından, sevgilisinden, sağlığından, hürriyetinden oluyor.
ne kadar üzücü bir sona sahip olsa da gayet akıcı bir dille yazıldığı için sonuna kadar sizi sürüklüyor. sonunu bilseniz bile okumak istiyorsunuz
SergüzeştSamipaşazade Sezai · Karbon Kitaplar Yayınları · 201746,2bin okunma
Köleliği ortadan kaldırmanın tek yolu “insan” denilen varlığı “kutsal” nitelikte saymaktır ve işte İslam şeriatı bu zihniyete yabancı kaldığı içindir ki olumlu sonuç yaratamamıştır.
Muhtaç değildi elbet Yaratan, yarattığının kulluğuna. Lakin Yaratan o kadar büyüktü ki Adem'in O'na varmaya kulluktan başka yolu yoktu. Kendisini, ister istemez değil, istekle kulluk eder buldu. Bu kulluğun sayesinde sayeban oldu. Zorunlu kölelik değil şuurlu kulluktu bu. Bütün isimlerinin önü sıra o kadar güzeldi ki onun Rabbi, Adem'in bu ihtişama tapmaktan, O'na kul köle olmaktan başka yolu yoktu. O ne derse kayıtsız şartsız, sorgusuz sualsiz doğru. O ne isterse koşulsuz kuralsız alacaklı. Aşktı bu, başka izahı yoktu.