"Ferdiyetçilik"
Mühim olan nokta şudur ki, bir insan mahdut bir sahadan fazlasını ihata edemez; ancak mahdut sayıda bazı acil ihtiyaçları görebilir. İnsanın alakası ister kendi fiziki ihtiyaçlarının etrafında dolaşsın, ister tanıdığı insanlardan her birinin refah ve saadetine karşı derin bir ilgi duysun, bir fert beşeriyetin ihtiyaçlarının ancak sonsuz derecede küçük bir kısmı ile alakadar olabilir. Bütün ferdiyetçi felsefenin dayandığı temel vakıa işte budur. Bu felsefe, ekseriya iddia edildiği gibi, insanın egoist olduğu veya olması lazım geldiği prensibinden hareket etmez. Bu felsefe sadece şu inkar kabul etmez vakıaya dayanır: Muhayyile kudretimizin sınırları, cemiyetin bütün ihtiyaçlarının ancak cüz'i bir parçasını kıymetler ölçeğimize ithal edebilmemize imkan verir; ve mademki hakiki manasıyla kıymetler ölçeği ancak fertlerin kafasında mevcut olabilir; şu halde mevcut kıymet ölçeklerinin hepsi kısmidir; bu ölçekler ister istemez çeşitlidir ve ekseriya birbirleriyle tezat halindedir. Bu vakıadan ferdiyetçiler şu neticeyi çıkarırlar; Muayyen sınırlar dahilinde, ferdi başkalarının kıymet ölçeklerine uymaya mecbur etmektense kendi kıymet ölçülerine göre hareket etmekte serbest bırakmalı, bu saha dahilinde ferdin kendi gayeleri hükümran olmalı ve fert başkalarının diktatörlüğünden masun kalmalıdır. Ferdi kendi kararlarının nihai hakimi olarak kabul etmek, ferdin hareketlerine imkan nispetinde kendi şahsi kanaatlerinin hakim olmasi lazim geldiğine inanmak: İşte ferdiyetçiliğin ruhu budur.
Adam Smith
Fertlere sermayelerini ne şekilde kullanacaklarını emretmeye kalkışacak bir devlet adamı, pek lüzumsuz bir meşgüliyet yüklenmiş olmakla kalmaz, üstelik hiçbir meclise, hiçbir senatoya güvenle emanet edilemeyecek kadar büyük bir otorite elde eder; ve bu kudret, onu kullanmaya kendisini ehil zannedecek kadar deli ve kendini beğenmiş bir adamın elinde, en tehlikeli halini alır.
Reklam
Tek taraflı düşünen temiz kalpli idealistle softa arasında ekseriya bir adımlık mesafe vardır.
Memleketin umumi durumuna nazaran nispetsiz bir mükemmeliyet arz eden teknik başarıları o memleketin imkan ve kaynaklarının kötü kullanıldığını ispat eder.
Lenin'in eski dostu Max Eastman'inki gibi şehadetler karşısında bizzat komunistler bile sarsılmış olmalıdırlar. Eastman şunu itirafa mecbur olmuştur ki: "Stalinizm, faşizmden iyi olmak şöyle dursun, ondan beterdir, daha zalim, barbar, adaletsiz, gayri ahlaki, anti-demokratiktir, onu mazur gösterecek hiçbir ümit, hiçbir vicdani endişe mevcut değildir... Stalinizm, tam manasıyla bir süper-faşizmdir." Aynı müellifin şu noktayı da itirafa mecbur olduğunu görünce bu hüküm son derece büyük bir mana kazanmaktadır: "Sınıfsız bir cemiyet kurmak hususunda güvenilen millileştirme ve kolektifleştirme usullerinin beklenmedik, fakat zaruri bir siyasi refiki olması itibariyle, Stalinizm sosyalizmin kendisidir."
Sayfa 51 - Max Eastman, Stalin's Russia and the Crisis of Socialism, 1940, s.82Kitabı okudu
A. de Tocqueville
"Demokrasi ferdi bağımsızlığın sahasını genişletir, sosyalizm ise daraltır. Demokrasi her insanın kıymetini mümkün olan azami hadde kadar yükseltir, sosyalizm her insanı bir vasıta, bir alet, bir rakam haline getirir. Demokrasi ve sosyalizm yalnız bir kelimenin birbirlerine bağlıdırlar, müsavat. Fakat aradaki farka dikkat ediniz: Demokrasi hürriyet içinde müsavat, sosyalizm ise sıkıntı ve kölelik içinde müsavat ister."
Reklam
1.000 öğeden 791 ile 800 arasındakiler gösteriliyor.