Bir insanın diğer bir insan tarafından konulan kanuna boyun eğmesinden daha beter bir uşaklık ve kölelik var mıdır? Bir insanın kalbiyle başka bir in-sanın iradesine bağımlı olmasından daha beter bir uşaklık var mıdır? Bir in-sanın kalbiyle başka bir insanın arzu veya gazabına bağımlı olmasından daha beter bir kölelik var mıdır? İnsanın geleceğinin başka bir insanın zevkine, hevasına ve şehvetine taalluk etmesinden beter bir kölelik var mıdır?
Bir insanın başına bir yular veya gem takılmış gibi diğer bir insanın keyfinin doğrultusunda güdülüp yönetilmesinden daha kötü bir kölelik var mıdır? Kaldı ki iş, burada da bitmiyor. Bu kölelik insanı daha da aşağılara düşürmektedir. Tağutun yönetimindeki insanların mallarına ve çocuklarına da el atılıyor. Hiç bir kanun ve hiç bir koruyucunun kabul edemeyeceği yükümlülükler getiriliyor.
"Allah bir adamın (göğüs) boşluğunda iki kalp yaratmadı..."
(Azhap 4)
Bir adamda bir tek kalp vardır. Bu nedenle takip edeceği bir tek yolu olmalı. Yaşamını kapsayacak ve ondan güç alacak tek bir düşüncesi ve onunla tartıp ölçecek tek bir ölçüsü olmalıdır. Böylece değişik yönler arasında bocalamaktan kurtulabilir.
Bir insanın; adap ve
İtalya o dönem beş büyük devlet tarafından yönetilir. Bunlar: Napoli Krallığı, Roma, Floransa, Milano, Venedik ve Papalık. Bu büyük devletler arasında yutulmayı bekleyen çok sayıda küçük devlet bulunmaktadır. İtalya’da siyasi birlik yoktur. Bu devletler arasında savaş olduğunda, bir büyük devlet diğer büyük devlete saldırırsa diğerleri arasında
Gerçekleştirecek düşü olanlar için Bir Varoluş Okulu, bir üniversite kuracaksın…
Bu Okulda ‘düş’ün var olan en gerçek şey olduğu…
insanın gerçek diye nitelediği şeyin, kendi düşünün yansımasından başka bir şey olmadığı öğretilecek.
Bir sorumluluk Okulu kuracaksın eylem filozofları için mutluluğun ekonomi anlamına geldiğini ve zenginliğin,
Bir keresinde şöyle bir cümle okumuştum; “Hiç yazar olup da hassas olmamak, hassas olup da insaflı bulunmamak, insaflı olup da buna uygun davranmamak mümkün müdür?” diye. George Orwell de dönemini iyi okumuş, analiz etmiş ve sahip olduğu bilgiye kayıtsız kalamayarak insanlık için bir şeyler yapmak istemiş. O dönem bilgiye ulaşmak ciddi anlamda zor
klasik bir tanzimat dönemi eseri olan sergüzeşt yapısı itibariyle çok tahmin edilebilir bir sona sahipti. bu tahmin edilebilir sona rağmen dilberle beraber oradan oraya sürüklenmek, celalin büyük aşkına ve aşkının getirdiği hüzne şahit olmak beni çok etkiledi.
aşkın sınıf ayrımından çok ötede bir yerde olduğunu anlatsa da aynı zamanda sınıf farklılığı olduğu sürece mutluluğun olmayacağını da gayet açık bir şekilde belli ediyor.
kitabı okurken kölelik sisteminin ne kadar berbat olduğuyla tekrardan yüzleşiyorsunuz. gencecik bir kız sadece öldüğü zaman hürriyetine kavuşuyor. ölüm onun için acıdan kurtulmanın tek yolu haline geliyor diğer taraftan sözde özgür olan zengin bir bey, sınıf ayrımı yüzünden aşkından, sevgilisinden, sağlığından, hürriyetinden oluyor.
ne kadar üzücü bir sona sahip olsa da gayet akıcı bir dille yazıldığı için sonuna kadar sizi sürüklüyor. sonunu bilseniz bile okumak istiyorsunuz
SergüzeştSamipaşazade Sezai · Karbon Kitaplar Yayınları · 201746bin okunma
Zaman zaman kölelik üzerine düşünürdüm. Kölelik denilince akla önce teslimiyet ardından özel mülkü olmayan kimseler gelir. Peki ya özgürlük adı altında bir kölelik sistemi var mıdır? Ya da zenginlerden oluşan köleler?..
Dikkat ederseniz geçmişte de olsa günümüzde de olsa zenginler fakirlerden, fakirler zenginlerden ve orta sınıf da her ikisinden
Kadın kahraman utancı ve dehşeti af dilemeyen bir edayla üstlenecekti; bir çocuk katili olmayı seçmenin sonuçlarına katlanacaktı; özgürlüğü bizzat talep edecekti. Kölelik, korkunç ve yolu izi olmayan bir yöreydi.
Muhammed, iman sahibi erkeklere, köle kadınları "cariye" (odalık) olarak şehvet aracı şeklinde kullanma olasılığını sağlamıştır. Arapların kadına ne kadar düşkün olduklarını bildiği için, şu veya bu nedenle kadınsız kalmasınlar diye bu yolu düşünmüştür. Gazali bu konuda şöyle der:
"Arap kavminde şehvet galip olduğu için, sâlih olanları da daha çok evlenme ihtiyacı duyarlar... Kalbin huzurunu sağlamak ve zinayı önlemek için cariye ile evlenmek mubah olmuştur...”