"Anlaşılan biri dövüşmek için can atıyor."
"Yüzündeki sırıtışı bir yumrukla silmek için epeydir bir mazeret bekliyordum."
"Bunu bana ilk söyleyen sen değilsin. Gerçekten yapmak istemezsin bunu. Ben de istemem. Özellikle de o güzel yüzünü dağıtmak istemediğimden tatlım."
"İşte bu komik çünkü ben senin güzel yüzünü çekinmeden dağıtırım."
"Yakışıklı olduğumu düşündüğünü biliyordum."
Biraz evvel, geçen sene yazdığım saçmalıkları okudum. İnsan bir sene içinde bile ne kadar değişiyor. Seneye de bu yazdıklarımı okuyunca komik gelecek. Çünkü çabuk büyüyorum.
Giderek daha yakına yaklaşarak çıplak vü- cudunu, onun, onu ne kadar çok istediğini gizleye- meyen vücuduna, sırılsıklam olmuş pantolonuna ve gömleğine yapıştırdı. Onun dudaklarından dökülen inlemeleri, iç çekmeleri ve mırıldanmaları duymak istiyordu. Kalçasını ona sürttüğünde Clay inledi.
Ses oldukça seksiydi ama bundan çok daha faz- lasıydı. Bu
Kompozisyon yazmamız gerektiğinde, öğretmenler bana öyle yazmamamı söylediğinde dahi hep komik öyküler yazardım. Çünkü gizlice komik şeyler yazmamı beklediklerini biliyordum.
Hiç hesapta yokken bir de bebeklerimize sallanınca uyumayı öğretiyoruz. Emzik alışkanlığı da bizim wydurmamız aslında. Böyle bir şey gerekli olsaydi bebek emziğiyle beraber doğardı. Kendilerine acındırmayı da biz öğrettik onlara. Çocuk ağladı. Sussun diye istediğini yaptık. Sustu. Büyüyünce de böyle olacağını zannetti. Bir işe başvurdu, işvere ne kendini acındırmaya kalktı. Ağlamadı ama ağla- maktan beter oldu. Fakat bu hiçbir işe yaramadı. İş-siz ve komik oldu. Çünkü hiçbir işveren annelerimiz kadar şefkatli değildi.
Sosyolojik realitemizin iki güzîde ve yaramaz kesimi var ki, onlar barışmadıkça, 85 milyon huzursuz oluyor.. Esasında, çocuk kavgası kadar komik ve âmiyâne, onların arasındaki bu cedelleşme.. Fakat, toplumsal bir yaramız, aynı zamanda.. Biri Seferoğulları, diğeri Tellioğulları.. "İslamcılık" a gönül verenler ve Kemalizm'e bel bağlayanlar... İkisi de öz vatan evladı.. Ama bu topraklarda, kendileri gibi düşünmek zorunda olmayanların fikir ve ifâde hürriyetlerine de biraz saygı göstermeleri, onların, sanırım vatandaşlık görevi olsa gerek..
“Söyle bana,” diye devam etti Edwin, “neden yengece ‘ağızlara layık ziyafet’ diyorsun? Yengeç, yengeçtir, öyle değil mi? Senden başka kimsenin ona böyle komik bir isim taktığını görmedim.”
Detaya inmeden önce genel bir puanlama yapmak istiyorum.
Konu 3/5
Karakterler 2/5
Sürükleyiciliği 5/5
Gizem 4/5
Mantık 2/5
Şimdiiii başlayalım bakalım. Öncelikle spoilersız anlatacağım sonra (ki bu kısım çok zevkli olacak) spoilerlı bir şekilde içimdekileri dökeceğim.(ben spoiler dedim ama çok da vermemişim bence orayı da kesinlikle
Hipergami, onunla birlikte oturup beğendiğinizi iddia ettiğiniz tüm o piliç hareketlerini umursamıyor.
Hipergami, ev işlerinin üzerinize düşen kısmını ne kadar iyi yaptığınızla ilgilenmez.
Hipergami, ailesinin veya arkadaşlarının seni ne kadar sevdiğiyle ilgilenmez.
Hipergami, sizin "İyi" bir adam olduğunuzu düşünüp düşünmediğinizi ya da argümanınızın onur duyunuza ne kadar ikna edici olduğunu umursamaz.
Hipergami, çocukların biyolojik olarak size ait olup olmamasını umursamaz.
Hipergami, "sarhoş olması, yakışıklı olması ve bir şeyin diğerine yol açması..." umrunda değil.
Hipergami sizin ne kadar tatlı, komik ya da entelektüel olduğunuzu umursamıyor.
Hipergaminin "geleceğini hiç görmemiş olman" umrunda değil.
Hipergami sizin kırgın olmanızı umursamaz.
Hypergamy doesn’t care about all those chick flicks you sat through with her and claimed to like.
Hypergamy doesn’t care about how well you do your part of the household chores.
Hypergamy doesn’t care about how much her family or friends like you.
Hypergamy doesn’t care if you think you’re a “Good” guy or about how convincing your argument is for your sense of honor.
Hypergamy doesn’t care whether the children are biologically yours or not.
Hypergamy doesn’t care if “she was drunk, he was cute, and one thing led to another,..”
Hypergamy doesn’t care how sweet, funny or intellectual you are.
Hypergamy doesn’t care if you “never saw it coming.”
Hypergamy doesn’t care if you’re bitter.
Kendine insan ruhu hakkında son bir söz söyleme fırsatı verilseydi, bunu komik bir biçimde yapardım diye düşündü; insanlara asla güvenilmeyeceği, onların rüzgarın yönüne göre kendi hikayelerini tersine çevirebilecekleri hayatlarının da inandırıcı görünebilmek uğruna hiç bitmeyen, yorucu ve eğlendirici bir çaba olduğu fikrini dramatize ederdi. İnsanlığın katıksız dehasının ve bütün dokunaklılığının bunda yattığını hissetti.