Allan iki kardeşin sözünü keserek araya girdi ve hayatında çok yer dolaşıp dünyayı gördüğünü söyledikten sonra bunun sonunda önemli olan tek bir şey öğrenmiş olduğunu bildirdi. Dünyadaki en büyük ve çözülemeyecek gibi görünen çatışmaların hepsi bu tür tartışmalardan çıkıyordu.
'' Sen aptalsın,hayır,sen aptalsın,hayır esas aptal sensin.'' Böyle zamanlarda tek çözüm, birlikte votka içip sonrada ileriye bakmaktı.
Bir sonbahar akşamı Çığşardan aşağı iniyordu. Çınar yaprakları kırmızıydı. Ardına gün vurmuş bir kırmızılık... Korkudan sıra buldukça, hep bu geliyordu gözlerinin önüne, kim bilir neden. Bir su akıyordu. Suyun yüzü kırmızı yapraklarla döşeli. Su değil çınar yaprakları akıyor aşağılara.
Hiçbir şey, olduğu gibi durmuyor; tozlanıyor, yıpranıyor, zedeleniyor, eskiyor zaman içinde... Özlemler, korkular, bekleyişler, hasretler dönüşüm geçiriyor; zamanla yeni yeni kılıflara bürünüyor yürekte...
Bu hayatta mutlu olmanın üç koşulu var. Birincisi hiç kimseyi yargılamayacaksın,.
İkincisi, hiç kimseyi yadırgamayacaksın. Ve üçüncüsü de, hiç kimseden öldüren bir beklenti içinde olmayacaksın.
Tecrübelerim, hayatın üç buçukla dört arasında geçtiğini gösterdi. Ya üç buçuk atıyorsun ya da dört dörtlük yaşıyorsun. Bundan böyle dört dörtlük alayım lütfen.