“Bir toplumun ne kadar çürüdüğünü görmek isterseniz o toplumun sanat ve sanatçısına bakınız!” Konfiçyüs
Konfiçyüs, "Karanlığa küfretmektense bir mum yak" der.
Sayfa 124Kitabı okudu
Reklam
Kuşkusuz, bazen yaşadığımız bazı olaylardan çıkardığımız sonuçlar bilgiye dönüşür, bazen ise edindiğimiz bazı bilgileri sonradan yaşantıya dönüştürürüz. Ama genelde, yaşantıya dönüşmemiş bilgi gerçek bilgi değildir. Ya da Konfiçyüs'ün deyişiyle, "Bilmek uygulamaktır!"
Yolunu değiştirmeden gittiğin sürece ne kadar yavaş gittiğinin bir önemi yoktur. Konfiçyüs
Bir insanın akıllı davranması için üç yol vardır: Birincisi iyi düşünmektir. Bu en soylusudur. İkincisi, taklit etmektir. Bu en kolayıdır. Üçüncüsü, denemiş olmaktır. Bu en acısıdır. Konfiçyus
Reklam
"Bir resim bin kelimeye bedeldir" diyordu Konfiçyüs.
Sayfa 450Kitabı okudu
Konfiçyüs der ki: 'Pek çokları mutluluğu, insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha da alçakta; ama mutluluk insanın boyu hizasındadır.'
“Hükümdar zalim olursa musiki ölgün olur. Musikinin renkleri parlaksa hükümdar adil, halk mesut demektir.” (Konfiçyus)
Sayfa 94
Gerçek bilim nedir?
Gerçek bilim, bildiğimizi bilmek ve bilmediğimiz şeyleri de bilmemektir. Yalancı bilimse bilmediğimiz şeyleri biliyoruz sanmak ve gerçekten bildiğimizi bilmemektir." Konfiçyüs
Reklam
Kemale ermenin şartlarını Konfiçyüs şöyle hüla­sa eder
"Bir kimsenin büyüklerinde sevmediği şey, kendin­ den aşağı olan insanlara iyi davranmaması; aşağı in­sanlarda nefret ettiği şey, büyüklerine iyi hizmet etme­mesi; kendinden üstün olanlarda hoşlanmadığı şey, ken­dinden aşağı olanlara değer vermemesi; geride olanlarda sevmediği şey, önde olanları takip etmemesidir. Sağ ta­raftan hoşlanmaması, sol tarafa değer vermediği için; soldan nefret etmesi, sağa önem vermediği içindir. Bü­tün bunlar bir kimsenin hareketlerini düzenleyecek ve doğrultacak esaslardır."
Sayfa 53 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / Üçüncü Baskı Mayıs 1971Kitabı okudu
Doğruluk, insan kal­binin en sahih bir ifadesidir.
"İnsanın hayatı namuslu yolardan geçmeli. Eğri yollardan giderse felakete uğrar. Namuslu kimse, ne kendisini, ne de başkasını aldatır. Doğruluk, insan kal­binin en sahih bir ifadesidir. İnsanın tabiatı birtakım adet ve gelenekiere uymakla bozulur. Onun için adet ve gelenek şekillerine dikkat etmelidir. Çünkü bir insan fa­zilet sahibi değilse ve sağlam bir karakteri yoksa o, her ne kadar güzel adetlere riayet etse de bunlar bir süsten, yaldızdan başka bir şey olamaz." Konfiçyüs
Sayfa 52 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / Üçüncü Baskı Mayıs 1971Kitabı okudu
Hayırseverlik, adaletten daha müşahhastır.
Yap­maya mecbur olduğumuz şey -ki vazifedir- kendimiz­ den başkalarını sevmekle başlar. Baba, oğlunu seven bir baba gibi; oğul, babasını seven oğul gibi hareket etme­lidir. Gerçekten başkalarını sevmeye muktedir olan in­sandır ki, cemiyet içerisindeki vazifelerini yerine geti­rebilir. O, bunun düsturunu şöyle özetlemiştir "Sana yapılmasını istediğin şeyi sen de başkasına yapma ! .. "Hepimizin pek çok kere işittiğimiz, ahlakın şu temel kaidelerini bir formül içinde insanlığa veren en eski bil­ge olarak Konfiçyüs'ü tanıyoruz.
Sayfa 51 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / Üçüncü Baskı Mayıs 1971Kitabı okudu
Hükümdar - mükümdar?
Konfiçyüs'ün 25 asır önce el koyduğu bu fikri buraya yazarken Atatürk'ün pek sevdiği ve vesile buldukça tek­rar edip ettirdiği bir hikaye hatırıma geldi. Bahsimizi aydınlatacağı için anlatıvereyim. ☆ Şark memleketlerinden birinde bir padişah ölmüş, yerine genç, toy oğlu hükümdar olmuş. Vezirlerinden öğrenmek istediği ilk şey, şu : kitap -mitap, kalem - malem gibi sözlerdeki asıl kelimeye ilave edilen sözlerin ne manaya geldiği... Bunların başlı başına anlamı olmadı­ğını, dilde söylenmesine alışılmış kelimeler olduğunu anlatmaya çalışmışlar, fakat genç padişah bir türlü bu cevaplara inanmamış. Münadiler çıkarıp memleket­ te bunu bilen varsa saraya gelmesini ilan ettirmiş. Büyük bir ihsan ümidi ile pek çok insanlar gelmişler,fakat pa­dişahı kandıracak bir açıklamada bulunamamışlar. Bir gün, üstü başı perişan, saçı sakala karışmış bir derviş gelmiş, padişahın huzuruna çıkıp bu müşkülü çözeceği­ni bildirmiş. Huzura kabul edilince padişah sormuş - Söyle bakalım derviş; ev mev ne demektir? - Efendimiz ! Ev, sizin ikamet buyurduğunuz bu saray. Mev, kulunuzun geceleri sığındığım izbeler. - Ya kavuk - mavuk ? - Kavuk, efendimizin başında bulunan muhteşem serpuş; mavuk (perişan sarığını göstererek) şu benim başımdaki . . . - Elbise - melbise ? - Elbise, Devletiimizin sırtındaki hil'at; melbise, bendelerinin arkasındaki palaspareler... - Peki, hükümdar - mükümdar? - Hükümdar, pederiniz cennetmekan; mükümdar da Efendimiz !
Sayfa 49 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / Üçüncü Baskı Mayıs 1971Kitabı okudu
Resim