Zülfü Livaneli'nin romanı Konstantiniyye Oteli, her zaman olmamak üzere fakat çoğunlukla başkahraman Zehra'nın gözünden geçmişi Bizans'a dayanan Konstantiniyye Oteli'nin açılışını anlatıyor.
Açılış davetindeki karakterler, olaylar ve durumlar silsilesi etrafında şekillenen roman 463 sayfada okuyucuyu hiç sıkmadan tek bir daveti, davetteki konukları ve görevlileri anlatıyor. Konukların hayatlarından çoğunlukla geçmişe fakat bazen de geleceğe yönelik kesitler sunan romanda her karakterden öğrenilecek bir şeyler var. Özellikle de romanda sıkça vurgulanan İstanbul'un yüzyıllardır süren cümbüşünü de gözler önüne seriyor.
"Henüz değil ama bize hızla yaklaşıyorsun, sesimizin sana bazen gelip bazen yitmesi bu yüzden işte. Dünya seni yukarıdan çekiyor, biz de aşağıdan çekiyoruz. Hep böyle olur."
"Zaten aynı şehri anlatmıyor muyuz, bu şehirde hiçbir şey değişmez, tekrarlanır durur."
"Elmas Hanım, görenlerin hakiki mi imitasyon mu olduğunu merak ettiği bir tektaş gibi, çelişkili bir biçimde davranmaktan vazgeçmiyordu."
"Hayat önüne hangi yemeği koyduysa onu yemek üzere programlanmıştır."
"Kendi ahlaki değer ölçülerine göre değil, başkalarına nasıl göründüklerini düşünerek yaşıyorlar. Başkaları tanımlıyor onların değerini ya da değersizliğini."
İstanbul'un ve içinde yaşayanların renkli manzaralarını gördüğüm bu eseri oldukça beğendim. Alışılagelmiş tarzların dışına çıkan, merak uyandırıcı bir eser. Herkese öneriyorum ve 7/10 puan veriyorum.