Şehrin kıyısında, ufacık bir derenin kenarında, dalları suya sarkan ihtiyar bir söğüt ağacı vardır. İlkbaharın başlangıçlarında bu söğüdün dallarına bir dişi kırlangıç gelip kondu; derenin bir başından bir başına yıldırım gibi uçan, beyaz göğüslerini suya dokundurarak şeffaf kanatlı küçük böcekleri yakalayan diğer kırlangıçlara bakmaya başladı.
Culfa'da saltanatım çok sürmedi. Hey gidi hey. Ziya Gökalp'in kulakları çınlasın. Galiba Kızıl Elma yolundayız. Tebriz'e, oradan ver elini Horasan. Sonra Türkistan. Ne oluyoruz? Bir taraftan Bağdat, Irak elimizden gidiyor. Mekke, Medine, Yemen ne oldu bilmiyoruz. Suriye'nin güneyi ve Filistin elimizden çıkmış. İngilizler şimale ilerlemeye çalışıyorlarmış. Yıldırım ordusu diye bir ordu kuruluyormuş. Bağdat'ı kurtaracakmış. Ama İngilizler Şam yolunda imişler. Araplar İngilizlerle birleşerek, saldırıya geçiyorlarmış. Bir kısım askerlerimiz Galiçya'da, Romanya'da imiş. Ne aklı ermez, şaşkın bir hükümetin elindeyiz, yarabbi. Donu düşmüş, uçkuru elinde, namus müdafaası yapıyor bu hükümet sanki.
Sayfa 514Kitabı okudu
Reklam
3 MAYIS'I ÜÇ İSİMDEN DİNLEMEK Hakan Paksoy, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. İskender Öksüz ve Sadi Somuncuoğlu Hakan Paksoy (HP): Millî Düşünce Youtube kanalı izleyicilerini selamlıyorum. Bugün önemli bir konuyu, Türk siyaset ve fikir hayatında ve devlet hayatında önemli olmakla birlikte çok da fazla üzerinde durulmayan bir olayı
"kaç yaşında bu zavallı acaba?" :)
1980 başlarında bir yaz akşamı, füsun akatlı, nimet tuna ve tomris uyar, o dönemin gözde uğrağı şadırvan'da buluşmuş, denizin tadını çıkarıyorlar. konu bir ara aşka, sonra aşksızlığa, en sonunda da "aşık olunabilecek bir erkeğin özellikleri"ne geliyor ve bir oyuna dönüşüyor. nesnel davranmakta kararlı olduklarından masalarına gelen edip
Basketbol başarı belgesini alıp ün, aşk ve servete ulaşmayı nasıl başardığımı konu eden bir hikaye bekli­yorsanız, boşuna bu yazılanları okumayın. Az sonra an­latacağım şu altı ay içinde neyi başardığımı bile bilmi­yorum. Evet, bir şeyi başardım ama bunun ne olduğunu ortaya çıkarmak galiba bütün ömrümü alacak.
Münih’in beğendiğim ikinci özelliği trafikteki düzen oldu. Burada üç kişiye bir araba düşüyormuş. Bizimkilerin de arabası vardı. Şehrin içinde ve dışında arabaların gelip gidişi parmak ısırtacak bir intizamla oluyordu. Korna çalmak yasağı olmadığı halde korna binde bir, meselâ önde giden bisikletli çocuğu uyarmak için çalınıyordu. Caddelerin,
Reklam
253 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.