"... Eski bir Fransız şarkısında da söylendiği gibi 'l'amour est l'enfant de la liberte' (sevgi özgürlüğün çocuğudur); hiçbir zaman zorbalığın çocuğu olmamıştır..."
Bir kişi çevresinin uygun ve yeterli yardımıyla özelleşerek bir birey olma gücüne kavuştuğunda, dünyanın sert gerçekliği onu dağıtacak kadar sarsmayacaktır.
... Yaşantılarının duygusal detaylarını hikayeleşen kişi samimi ve hakiki bir yerden konuşuyordur. Onu anlayabilmek için dinleyen kişinin "doğru-yanlış", "iyi-kötü" gibi ahlaksal yargıları bir süre askıya alması gerekir.
Gündelik konuşma ve dinlemelerin genel işlevinin birliktelik sağlamak ve daha iyi hissetmek olduğu söylenebilir. Kişileri sonrasında kötüleştirmeyen daha iyi hissetme girişimleri hiç de kötü bir şey değildir.
İnsan olarak bir başkasını sevmemiz, belki de yükümlü kılındığımız en çetin, en ağır görev, en büyük sınanma ve sınav, bütün ötekilerin yalnızca hazırlık oluşturduğu bir çalışmadır.
Yazarın tüm kitaplarını severek okurum ancak bu kitap bana çok gereksiz geldi. Sadece tek bir öykü ve bir röportajdan oluşan bir kitap, öykü güzel olsa da diğer kitaplarına eklenebilecekken ayrı bir kitap haline getirilmesi gereksiz olmuş. Çünkü sayfaların yarısı boş. Şiir kitapları gibi üstünü altını süsleyip büyük puntolarla yazılmış tek bir paragraftan oluşan sayfalar. Kitap yazmış olmak için yazılmış gibi.
"... Bir kadın bize çiçekleri sevdiğini söylese, ama onları sulamasa, çiçekleri 'sevdiğine' inanmayız. Sevgi sevdiğimiz şeyin yaşaması, gelişmesi için duyduğumuz etkin ilgidir. Bu etkin ilginin bulunmadığı yerde sevgi olmaz..."