Profil
Sun Tzu günümüzdeki Shan Dong eyaletinin bulunduğu bölgede yer alan Wu Beyliği'ne gider ve dönemin beyi He Lu'nun hizmetine girer. Wu hükümdarı He Lu ile "Savaş Sanatı" sayesinde görüşür.  Lu der ki: “Senin üç bölümlük eserini okudum, benim için küçük bir deneme talimi yaptırabilir misin?" Sun Tzu der ki: "Elbette." 
Derler ki, Roma-Germen İmparatoru Sigismond, halka nutuk çekerken bir dilbilgisi hatası yapmış. Biri kendisini uyarınca da şu cevabı vermiş: “Ben Roma imparatoruyum, dilbilgisine de hükmederim.” Ve tarihte anlatıldığına göre, super grammaticam sanı Sigismond’a buradan kalmış. Harika bir simge! Ne olduğunu söyleyebilen her insan, kendi çapında Roma imparatorudur. Fena unvan değil doğrusu; insan olmak, kendini var etmesini bilmektir.
Reklam
Adamın biri servet yapmak için Çekoslovakya'daki köyünden ayrılmış. Yirmi beş yılın sonunda zengin biri olarak, yanında bir kadın bir de çocukla köyüne dönmüş. Doğduğu köyde annesiyle kız kardeşi bir otel işletiyorlarmış. Adam onlara süpriz yapmak için karısıyla çocuğunu başka bir otele bırakıp annesinin oteline gitmiş, kapıdan içeri girdiğinde annesi onu tanımamış. Şaka olsun diye aklına bir oda tutmak gelmiş. Parasını göstermiş. Gece vakti annesiyle kız kardeşi parasını çalmak için adamı çekiç darbeleriyle öldürmüşler, cesedini de nehre atmışlar. Sabah karısı gelmiş, olan bitenden habersiz, adamın kimliğini açığa vurmuş. Anne kendini asmış. Kız kardeş kendini bir kuyuya atmış.
Sayfa 74 - Sanırım Çekoslovakya'da geçen bir üçüncü sayfa haberiydiKitabı okudu
Cerrahide öğrendiğim her şey olağanüstü bir tecrübe kazandırdı bana... Zaten ll. Dünya Savaşı'nda harp cerrahisi de, cerrahinin gelişmesinde çok büyük rol oynadı. Çünkü harp cerrahisinde hastalar sana sayılı verilmez. Bir kamyon hasta gelir, artık hangisini kurtarırsan. Ama hangisini hata yapıp da kaybettiğin de sorulmaz, hata yaparak kaybettiğin hastadan ders almışsan ondan sonraki hasta şanslıdır. O hatayı tekrar etmez isen onu kurtarırsın.
Sayfa 111 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – 1. Baskı ~ Mart 2007, İSTANBULKitabı okudu
10014.
• “Fiktif” ne demek? • Düşsel, uydurma, kurmaca, sanal, gerçek olmayan, var sayılan… Roman, hikâye, masal gibi edebî eserler için kullanılır. • Bu romanın kahramanları fiktif. • Fiktif bir karakter gibi sokaklarda geziniyorsun.
Sofia Ferrera
Sofia Ferrera
Naz N. Varlı
Naz N. Varlı
10003.
Stephen Hawking’in çocuklarına üç nasihatı: • Yıldızlara bakmayı hatırlayın, ayaklarınızın ucuna değil. • Çalışmaktan asla vazgeçmeyin, çalışmak insana anlam ve amaç verir, çalışmadan geçirilen hayat boştur. • Aşkı bulacak kadar talihliyseniz, bunun ender rastlanan bir şey olduğunu hatırlayın ve kıymetini bilin.
Sofia Ferrera
Sofia Ferrera
Naz N. Varlı
Naz N. Varlı
Reklam
10028.
“Nihale” kelimesinden hoş bir kız ismi olacağını düşünmüşümdür hep. Tınısı bende tatlı bir his bırakan kelimelerdendir o. Anlamıyla hiç de uyuşmayan, sanki çok daha fazla ilgiyi hak ediyormuş da bahtına bu düşmüş gibi. Aynı kaderi paylaştığına inandığım pek çok kelime var üstelik. Şezlong, fıskiye, kerpeten, bigudi, hendese, farbala, reçine, şemsiye, jübile vb. Amerika’ya köle olarak götürülmüş Afrika kökenli siyahiler de benim gibi düşünmüş olmalı. Dillerini anlamadıkları “beyaz”ların emrinde köle olarak yaşarken duydukla/rı ve belli ki tınısını hoş buldukları İngilizce kelimeleri doğan çocuklarına isim olarak vermişler. Örneğin; Cup (bardak), Longway (uzun yol), Horseback (at sırtı), Fishing (balık tutmak), Drum (davul), Broom (süpürge) vb. Bu arada, siyahilerin, beyazların isimlerini ve hatta kendilerine doğuştan verilmiş asıl isimlerini o dönemde kullanma izni olmadığını unutmamak lazım. Dolayısıyla Elisabeth Pearson’ın Amerikalı siyahilerin isimlendirme geleneklerinin dramatik bir şekilde kölelikten etkilendiğini düşünmesi hiç de yanlış değil. Her ne kadar bugünün Amerikalı siyahileri, artık diledikleri ismi seçebilse de genellikle beyaz kültürün isimlerinden farklı isimleri tercih ediyorlar. Kendilerine ait bir isim kültürü oluşturmuş gibiler. Birkaç örnek: Ashanti, La’shante, Lucrisha, Shuverta, Mfon, Quentin, Keeyon, Q’J’Q’Sha, Kaijaffa vb. Çoğunun herhangi bir anlamı yok. Bu isimlerin arkasında yatan gerçekleri ortaya koymaya çalışan Bobby Cenoura da “Siyahilerin İsimleri Önemlidir” kitabında bu konuyu işlemiş.
Sofia Ferrera
Sofia Ferrera
Naz N. Varlı
Naz N. Varlı
10084.
1923 yılında, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşayan nüfusu bir bütünlük içerisinde betimlemeye yarayacak sayım, kayıt ya da araştırma verisi yoktu. İlk nüfus sayımı 28 Eylül 1927’de gerçekleştirildi. Bunun öncesinde, nüfus sayımı için yapılan ilk resmi hazırlık, 1926 yılında İstatistik Umum Müdürlüğü’nün kurulmasıdır. Kurumun müdürlüğüne de Belçikalı bir istatistikçi olan Camille Jacquart getirilmiştir. O dönemde, yapılacak bu ilk sayıma gösterilecek hassasiyeti yansıtmak için, “Ne bir eksik, ne bir fazla” cümlesi de sloganlaşır. Ülke çapında mühim bir olaydır sonuçta. Aslında “nüfus” konusu artık dünya çapında artan bir öneme sahip. Paul R. Ehrlich’in “The Population Bomb” kitabını okuyunca bunu anlamak daha kolay. Ehrlich, krize dönüşecek nüfus konusunun boyutlarını her yönüyle anlatır. 70’li yıllarda, aşırı nüfus nedeniyle hepimizin yapay adalarda yaşayacağımızı söylemesi ise bir korku dalgasının yayılmasına neden olur. Neyse ki tahminleri doğru çıkmaz, ancak “nüfus” hassas bir konu olmaya devam ediyor. “Tüm insanlığı besleme savaşı sona erdi” diyerek başlıyor kitap. Bana kalırsa hâlâ devam ediyor.
Sofia Ferrera
Sofia Ferrera
Naz N. Varlı
Naz N. Varlı
Narkissos'un Öyküsü
Narkissos'un, kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı. Bu delikanlı kendisine öyle vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe nergis adı verilmiş.
Sayfa 13 - Öndeyiş
Nâzım'ın Etkisi
Can Yücel, Cemal Süreya'ya şöyle demiş: "Nâzım Hikmet ortaya çıkmasaydı, Türkiye'nin en büyük komünisti Necip Fazıl olurdu."
Sayfa 81
35 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.