Bütün iç çelişkilerime, yalnızlığıma karşın, nasıl olduysa giderek yazmaya, kendi yeteneğime güven kazandım. Şimdi beni ayakta tutan sadece bu. Kendini adamış bir keşiş gibim.
Yalnız kalmak, terk edilmek, unutulmak... Bunların hangisinden daha çok korkuyorum?
Belki de unutulmak en kötüsü.
Yalnız kaldığımda bir yerlerde birinin beni düşündüğünü hayal edebilirim hep.
Terk edildiğimde özlendiğimi, o kişinin yaptığından pişman olduğunu hayal edebilirim.
Unutulduğumda ise hayal edecek hiçbir şey bulamam.
Sanki bu dünyada hiç var olmamışım gibi...
En kötüsü de beni unutan kişiye öfkelenmem söz konusu bile olamaz, çünkü o bunu bilerek yapmamıştır ki.
Yirmi beş yaşına kadarki yazlar gibi upuzun bir yaz; sonra hızla geçip gitmeye, gitgide kısalmaya başlayan, zihinde sırası karışan, sadece kavurucu sıcak, olağanüstü kurak yazlar kalır geriye.