a

Antik Çağ

Egoların çarpışması 😃
Antik Mısır'da, Antik Yunan ve Roma'da görülen türden bir kölelik yoktu. Savaş esirleri, etnik isimlerini ve geleneklerini muhafaza etme eğiliminde olmalarına rağmen genellikle yerli nüfusla evlenerek Mısır toplumu ile kaynaşıyordu. Ataları yabancı kökenli olan Mısırlılar, Mısır'ı anavatanları olarak görecek şekilde büyütülüyorlardı. Bazıları yüksek makamlara geliyordu.
Hiyeroglifleri Anlamak
Hiyeroglifleri Anlamak
Reklam
”Başkalarının işlerini kontrol eden bir liderseniz davranışınızın suçsuz görülmesi için mümkün olan her yerde iyilik yapmaya çalışın. Osiris'in zamanından beri tartışmasız olan adaletin etkisi büyük ve kalıcıdır... Geniş yetkileri olan bir liderseniz olağanüstü şeyler yapmalısınız... İnsanların lideriyseniz "ricada bulunan kişinin konuşmasını sabırla dinleyin. Söylemesi gerekeni söylemesine engel olmayın. Birisi sıkıntı içinde olduğunda, davasını kazanıp kazanamayacağına karar verecek birine içini dökmesi gerekir." Her itiraz kabul edilemez ama iyi bir dinleme kalbi rahatlatır.”
Hiyeroglifleri Anlamak
Hiyeroglifleri Anlamak
'Bir gölgenin rüyası...'
Günümüzden 2.500 yıl önce büyük şair Pindaros, insana günübirlik varlık diyor ve onu bir gölgenin rüyası olarak betimliyor: "Günübirlikler: Nedir kimse? Ne değildir kimse? Bir gölgenin rüyasıdır insan." — Pindaros (Alıntı
Kaan H. Ökten
Kaan H. Ökten
)
Herostratus'u hatırlayalım
Herostratus adındaki bir genç, M.Ö. 356 yılının 21 Temmuz'unda Dünyanın Yedi Harikası'ndan biri olan ve Efes'te bulunan Artemis Tapınağı'nı yaktı. Hukuk karşısında yargılanırken Yargıç Kleon’un bunu neden yaptığına yönelik sorusunaysa şöyle yanıt verir: Artemis Tapınağını ben, kendi başıma yaktım. Bu zaferi başkalarıyla paylaşamazdım. Ben, korkunun bütün basamaklarını tek tek çıktım. Her aşamasını iliklerime kadar yaşadım ve bitti. Birincisi, yaptığım şeyi ilk düşündüğüm an duyduğum korkuydu ama şan ve şöhret kazanacağımı bildiğim için bu korku uçup gitti. İkincisi, beni tapınağın içinde yakaladı. Duvarlara zift sürüp çırayla tutuştururken. Bir kaç vuruş, o korkuyu da alıp götürdü. En berbatı üçüncüsüydü. Tapınak yanıyor, tavan çatırdıyor, sütunlar devriliyor, mermer parça parça oluyordu. İnsanlar çığlık çığlığa saçlarını yolarak benim yaktığım ateşi görmeye geliyorlardı. Bunu da çabuk atlattım. Yanan tapınağın yanında bir tümseğe çıktım. Ve haykırdım. Heeeey, beni dinleyin. Bu tapınağını ben yaktım. Ben, Herostratus. Beni duydular, birden sus pus oldular. Ortalıkta sadece yanan tapınaktan çıkan sesler vardı. Sonra, üstüme doğru gelmeye başladılar. O suratlar. Gözlerindeki alevleri gördüm. İşte o an dördüncü korkuyu duydum. Ölüm korkusu. En cılızı da buydu. Çünkü, ben ölüme inanmam.
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.