a

Antik Çağ

0 üye
Yemek köle ya da özgür aşçılar tarafından hazırlanıp servise hazır hale getirilirken konuklar ve ev sahibi klinelerin üzerinde uzanmış bir şekilde beklerlerdi. Hellenlerin bu alışkanlığı nereden edindiği sorusu uzun süredir akılları meşgul etmektedir, ancak, M.Ö. 640'lara tarihlendirilen Asur kralı Assurbanipal'in kline üzerine uzanarak yemek yediği sahne bu alışkanlığın doğudan öğrenildiği yönündeki tezi destekler niteliktedir.
Sayfa 189 - Pinhan YayıncılıkKitabı okudu
'Bir gölgenin rüyası...'
Günümüzden 2.500 yıl önce büyük şair Pindaros, insana günübirlik varlık diyor ve onu bir gölgenin rüyası olarak betimliyor: "Günübirlikler: Nedir kimse? Ne değildir kimse? Bir gölgenin rüyasıdır insan." — Pindaros (Alıntı
Kaan H. Ökten
Kaan H. Ökten
)
Reklam
Antik Çağ yemek kitapları arsında en fazla üne ve en fazla bilinmeze sahip olanı Apicius'un kısaca De re Coquinaria, uzun olarak De Opsoniis et condimentis sive de re culinaria libri decem adıyla bilinen yemek kitabıdır. Bu kitap muhtemelen M.S. 4. yüzyılda yaşayan Caelius Apicius tarafından yazılmış ve imparator Tiberius döneminde (14-37) yaşamış olan damak tadı düşkünü Marcus Gavius Apicius'un tarifleriyle birleştirilerek yayımlanmıştır.
Sayfa 76 - Pinhan YayıncılıkKitabı okudu
Hawkes'a göre kadınların klasik Yunan döne­mindeki ikincil konumuyla ilgili tutumların çoğu "on dokuzuncu yüz­yıl biliminin eğilimleri" tarafından abartılmıştır. Hawkes, kadınların klasik Yunan döneminde bile, Giritli atalarının özgürlüğüne bir ölçüde sahip olduğunu söyler: Tıpkı Girit'teki gibi, kadınlar Tannça'nın gücünü hem tinsel hem de toplum­sal açıdan paylaşıyordu; tapınak görevlisi kadınlar son derece saygın kişilerdi ve kadınların dinsel kurumlan, tapınaklarla kutsal yerlerin çevresinde kurulu­yordu. Örneğin bunların en etkililerinden birinin, Efes'deki ünlü Artemis (Di­ana) tapınağı olduğu düşünülür. Bu kentte ve aslında genellikle İonya'da ka­dınlarla genç kızlar son derece özgürdü. Kadınlar güç ve sorumluluğu, bütün ülkede tanrıça için düzenlenen şenliklerde ve tapınaklarda hizmet ederek ka­zanırken, eski tapınçlara da özgürlük tanınıyordu. Saygın evli kadınlarla genç kızlar gecelerini çıplak tepelerde topluca, coşkuları kamçılayan danslar ede­rek; belki alkollü ama genellikle gizemli birtakım içkiler içerek geçirirdi. Ko­caların bunu onaylamadığı ama dinsel konulara da pek karışmak istemedikle­ri söylenir.
Sayfa 83 - Payel YayıneviKitabı okudu
Platon’un Aristoteles’i “ayaklı akıl” ve evini “sahaf dükkanı” olarak nitelendirdiğini biliyoruz. Bu nitelendirmeler Aristoteles’in meşhur koleksiyonuna taş atmak içindi. Her şeye karşı doyumsuz bir merak duyan geleceğin yıldız adayı, sahip olabileceği tüm nadir yazıları satın alıyordu ve böylece dünyada kendi özel kütüphanesine sahip olan ilk kişi oldu.
Sayfa 11 - Gendaş YayıncılıkKitabı okudu
Speusippos
Platon 347’de öldü ve Akademia’nın yönetici makamı boşaldı. Platon’un en çalışkan öğrencilerinden yarım düzine kadarı bu saygıdeğer makamın ancak tek bir adam tarafından doldurulabileceği inancındaydı. Ne var ki, hepsi de birbirinden farklı bir kişiyi düşünüyorlardı (genelde kendilerini). Aristoteles de bu noktada bir istisna değildi. Platon’un dayısı olan Speusippos’un bu makama getirilmesini nefretle kabullendi. Speusippos’un morali hep bozuk biri olduğu söylenir; hatta bir keresinde, ders sırasında havladı diye bir köpeği kuyuya attığı anlatılır. Söylentiye göre, en belirgin hizmetlerinden biri, fırınlara atılacak odunların taşınmasını kolaylaştıran bir aygıtın icadıdır. O dönemde akademinin saygınlığını sağlayacak kişinin Speusippos olması bir talihsizlikti. Speusippos’un sonu da hüzünlü oldu. Kinik Diogenes’le Atina’nın agorasında giriştiği bir tartışma sonunda tüm insanların gözü önünde rezil olunca, utancından intihar etti. Speusippos, öğretileri iki bin yıl boyunca düşün dünyasının temelini oluşturan Aristoteles’le tinsel olarak yarışabilecek düzeyde değildi. Akademinin başına onun getirilmiş olması ise, Platon’la olan akrabalığından kaynaklanıyordu. Atama kararı açıklandığında haksızlığa uğradığı hissine kapılan Aristoteles, Atina’yı terk etti ve kendisi gibi haksızlığa uğradığını düşünen arkadaşı Ksenokrates de peşinden gitti.
Sayfa 18 - Gendaş YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
159 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.