Kızan, karışan, sinirlendiren. Koruyan, sarılan, özlenen mânası yokluğunda daha iyi anlaşılan kişi. Birçok dilde benzerlik gösteren kelime, ba çocuk sesinden türetilmiştir.
Babam gelirdi ve akşam olurdu.
Bahçedeki akasya ağacı günboyu biriktirdiği kuşları birer hayal topu olarak uzatırdı yatağımıza.
Siyah-beyaz bir fotoğraf gibi gelirdi babam.
Kamyonlar hep geceleri, hep uzaklara giderdi.
Ben o zamanlar bütün babaları susar sanırdım.
Yalnızca gaz lambasıyla konuşan bir diş gıcırtısıydı babam.
Babamdan yapılmış bir korkuydu dünya.
Ben o zamanlar yalnızlığı gece sanırdım.
Babam en çok kışa yakışırdı.
Ey penceresi dışarıya açık, içeriye kapalı evler... Babam neden yalnızca içine güzeldi.
Şimdi beş ayrı evde aynı yürek lekesi süt kokularına yayılıp duruyor.
Babam on altı yıldır ölüme saçmalığını anlatıyor...
~Şükrü Erbaş
" Baba öyle bir resim çizmeli öyle bir istikamet üzere olmalı ki gelişini insanlar dört gözle beklesinler. Getirdiklerini büyük bir şükür ve büyük bir nimet telakki etsinler, beğenmezlik etmesinler ama baba da o hal üzere olmalı hem vicdanen hem zihnen.... O zaman aile oluyor işte, muhabbet esaslıdır ailenin temeli, bilgi sonra gelir esas sevgidir ama bu sevgi laubaliliğe kesinlikle dönüşmemelidir. "
Jehan Barbur ile nereye gideceğini bilmeden o an karar verilmiş tüm kararların yolda alınacağı bir yolculuktu.
Bir sürü insan tanıdım bizim ünlü olarak nitelendirdiğimiz insanların babalarıyla olan ilişkileri.. Onların hayatlarında ki " BABA " figürünü gördüm, okudum, dinledim.
Bambaşka bir şeydi
Ilk adımlarını atarken, koca bir kahraman elinden tutup düştüğünde kaldırır ya, bilirsin ömrü boyunca da hep kaldıracaktı ne zaman düşsen.
Işte "Baba" iki heceli dev kelime...
belkide bir baba sırf çocuğu mutlu olsun diye bir çok yükün altına giriyordur ama yine de oğluna yetmiyor kendi bildiği gibi babasına karşı çıkıyor babasının canını yakıyordur babalarda bu yüzden sinirli ve agresiftir
Eve hava yoluyla gitmek demek, babasının sabahın üçünde kalkması, onu Mobil’de karşılamak üzere yüz altmış kilometre yol kat etmesi, sonra da işe gidip akşama kadar çalışması demekti; yetmiş iki yaşına gelmiş birine bunu yapmak haksızlıktı.