Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
Basının İşkencesi
Eskiden ellerinde işkence aletleri vardı. Şimdi basın var.
Sayfa 25 - Can Yayınları, 8. Basım, Şubat 2022, İstanbulKitabı okudu
Hiç değişmedi, belki de değişmeyecek...
Basın, birkaç gün içinde gülünç ve küçük bir ayrıntıyı devletin en önemli meselesi haline getiriyor veya en hayati meseleleri unutturuyor, halkın zihninden, düşüncesinden silebiliyordu. Birkaç hafta içinde hiç yoktan, sihirli bir şekilde bazı isimler ortaya atıyor, onların lehine duyulmamış yayın yapıyor, onlara gerçekten değerli bir adamın hayatında tahmin edemeyeceği kadar büyük şöhret sağlıyordu.
Sayfa 74 - Manifesto Kitap - (I.Cilt - III.Bölüm)
Reklam
Propaganda kelimesi ile ifade edilen siyasi eğitimdeki en büyük pay basına düşer. Basın önce eğitim işini üzerine alır ve yetişkinler için bir çeşit okul olur. Fakat bu okul devletin eli altında değil, birtakım kuvvetlerin pençesi altındadır ki, bunların da çoğu şer kuvvetleridir.
Sayfa 73 - Manifesto Kitap - (I.Cilt - III.Bölüm)
Heinrich Böll’ün bu romanı yazdığı yıllarda ülkemizde, bugünkü medya kirlenmesinin yüzde biri bile yoktu. Bugün vardığımız noktada ise Türk okuru, züccaciye dükkânına dönmüş basınıyla, özel televizyonların magazin ve “reality show” programlarının burunlara pek hoş gelmeyen kokularıyla, Böll’ün çizdiği ortam arasında benzerlikler bulmakta ne yazık ki hiç zorlanmayacak, basının gücünün kötüye kullanılmasının sıradan insanların günlük yaşamlarında ne gibi yıkımlara yol açabileceğini bu romanın yardımıyla bir kez daha -herhalde tüyleri ürpererek- algılayabilecektir...
Sayfa 10 - Sunuş, Ahmet CemalKitabı okudu
Bu kadar körken nasıl göstereyim size gerçeği? Kaldırın şu kafanızı da biraz etrafınıza bakın... Gazeteler mi?! Allah aşkına boşverin onları. En iyisi bir iki insanla sohbet edin. Anlayacaksınız durumun ağırlığını...
DP İktidarı ve Basın
DP iktidarının ilk yılları basının mutlu bir dönemidir. Kovuştur- maya uğrayan, tutuklanan gazeteci yoktur. Hükümetle gazeteciler arasında genellikle yakın ilişkiler kurulmuştur. Gazete sahipleriyle Başbakan Adnan Menderes arasında bir balayı dönemi başlamıştır o yıllarda. Ahmet Emin Yalman buna “Basının Altın Devri” diyecek- tir.(2) Başbakan
Sayfa 193 - Remzi Kitabevi 1.Baskı
Reklam
1938 'de Basın Özgürlüğü
Hükümetten bir ruhsatname alınması zorunluğu vardır. Hükümet de bunu vermeyebilir. Zaten kanuna eklenen başka bir hüküm de “kötü ünlü” kişilere gazete çıkarma hakkının tanınmamasıdır. Nedir bu “kötü ünlü” kişiler? Bunun ölçüsü nedir? Bunun değerlendirilme- si valinin veya hükümetin yetkileri içindedir. Kanun bununla da kalmamış “kötü ünlü” kimselerin gazete ve dergilerde muhabir, yazar, ressam, fotoğrafçı, düzeltmen ve idare memuru olmalarını yasaklamıştır. 1938 değişikliğinin getirdiği en önemli hükümlerden biri de okul ve üniversite olaylarıyla ilgili haberlerin izinsiz yazılmamasıdır. Ka- nun, “okullarda, fakülte ve enstitülerde disiplini bozacak mahiyette- ki olayların, gazetenin çıktığı yerin en büyük mülkiye âmirinden izin alınmaksızın yayınlanmasını” yasak etmiştir. Bu bir çeşit sansürdür. Daha tâ 1938’lerde, dünyanın hiçbir yerinde son yıllardaki gibi gençlik olayları yokken, okul ve üniversiteyle ilgili haberlerin sansür- den geçirilmesini istemek çok ileri (!) görüşlülüktür herhalde.
Sayfa 167 - Remzi Kitabevi 1.Baskı
Basın Özgürlüğü Anlayışı
O yıllardaki basın özgürlüğü anlayışının en iyi örneklerinden biri Şükrü Kaya’nın şu konuşmasıdır: “Yazarlarımız ülke işlerini eleştirmede özgürdürler. Eleştirme öz- gürlüğünü ve çerçevesini saptayacak ve sınırlayacak olan, yazarın ir- fanı, vicdanı ve sağduyusudur. Bu geniş özgürlükten doğabilecek so- rumluluğu her kişinin veya her yazarın ayrı ayrı yorumuna değil, ya- saların hükümlerine bırakıyoruz. Yazı özgürlüğü yazarın egemenli- ğindedir, yazarın sorumluluğunu da yargıç saptar.” Ulus başyazarı Falih Rıfkı Atay da şöyle diyecektir: “Bizdeki basın özgürlüğüne birçok batılı meslektaşlarımızın imrendiklerini biliyo- ruz. Cumhuriyet yönetimi kendi kusurlarını düzeltmek görevini ga- zeteciye bırakmıştır. Her yazar, kanunlara bakarak kalemini kolayca ayar edebilir.” (11 Aralık 1937) Atay altı ay sonraki bir yazısında da şöyle der: “Gazetecilerin iyi- leri sırf aşk yüzünden (meslek aşkı yüzünden) bu meslektedirler. An- cak pek iyi bilirler ki talihleri bir telefon darbesine bağlıdır.” (28 Ha- ziran 1938) Nedir, Atay’ın bu telefon darbesi dediği şey? Telefon darbesi, İçiş- leri Bakanlığı’ndan gelecek bir telefonla gazetenin kapatılması de- mektir!... Bir zamanlar İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanan, sonra sürgüne gönderilen Hüseyin Cahit Yalçın da basın özgürlüğü konusunda şöy- le demiştir o yıllarda: “Dünyanın en hür ülkesinde bile bundan da- ha fazla serbest yazı yazmaya imkân yoktur.” ( Yeni Sabah, 31 Mayıs 1938) O dönemin basın özgürlüğü anlayışı işte budur.
Sayfa 161 - Remzi Kitabevi 1.Baskı
Bu savaşın en mide bulandırıcı sonuçlarından biri, bana sol basının da sağ basın kadar sahtekar ve düzenbaz olduğunu öğretmesiydi.
Sayfa 87 - Alfa
33 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.