b

Bilmeniz Gereken 50 Tablo

0 üye
Creation of Adam 1511
Rönesansın ve maniyerizmin (özenticilik) büyük sanatçısı, ressam, mimar ve heykeltıraş Michelangelo, Ghirlandaio Kardeşler'den dersler aldı. Çok geçmeden önemli bir yetenek olduğu fark edilen sanatçı, 1490'da Floransa'nın hükümdarı Lorenzo De Medici için heykeller yapmaya başladı. Rüştünü kanıtladığı ünlü eseri 'Davut' heykelini yaptığında 26 yaşındaydı. İnsan formunu her açıdan yeniden yaratmak için, kadavralar üzerinde çalıştığı bilinir. İdealleşmiş insan boyutuna ulaşma arzusu, onu insan tasvir ettiği resimlerde benzersiz kıldı. Klasik dönemden izler taşımasına rağmen, Rönesans'a büyük bir katkı sağlayan ressam, derinlikte perspektif olgusunu, kendi tarzını katarak özel bir yere oturtmuştur. Kendini heykeltıraş olarak tanımlayan Michelangelo'nun en önemli eserlerinden 'Adem'in Yaratılışı', yaratılış efsanesindeki büyük ayrılmayı ve birbirine ancak parmak ucu kadar yakın ama bir o kadar ayrı düşmüş Tanrı ve Adem'in hikâyesini konu alır. Hıristiyanlıkta Tanrı'nın Adem'e hayat üflemesinin betimlendiği sahnede, bir birine değen işaret parmakları, Tanrı'nın Adem'i kendi suretinden yarattığına gönderme yapar.
Arnolfini'nin Evlenmesi 1434
Jan Van Eyck, Dönemin en ünlü sanat okulu olarak bilinen Brugge'de eğitim aldı. Yağlı boya resimleriyle ünlenen Flaman ressam, kısa sürede Rönesans döneminin önemli sanatçılarından oldu. Renkleri kullanma biçimiyle adından söz ettiren sanatçı, portre ve dinsel konulu resimlerde ön plana çıktı. Orta Çağ sanatçılarından sıyrılarak, yağlı boya tekniğini geliştirdiği ve bu teknikte çığır açtığı bilinir. Portredeki başarısı ve reçine üzerine boya dökerek elde ettiği renkler sayesinde kısa sürede üne kavuştu. Eserleri ekspresyonizmin etkisinde kaldı. Özellikle portrelerindeki detaycı yanı, ressamı ustalar arasına taşıdı. En ünlü tablosu 'Arnolfini'nin Evlenmesi', resim tarihi açısından da bir ilk olma özelliğine sahiptir. Arnolfini çiftini resimlediği tablo, evlenme anının resmedilmesi nedeniyle, bir nevi ‘evlilik cüzdanı' niteliğindedir. Eseri bu kadar önemli kılan detay ise ayna. Duvardaki ayna, müthiş bir akis tekniğiyle anı derinleştirmek için kullanılmış. Aynaya dikkatlice bakıldığında, Van Eyck'ın da resmin içinde olduğu görülür. Ressam, kendini ‘an’a dâhil ederek, resim sanatına farklı bir boyut kazandırdı.
Reklam
Composition IV 1911
20'nci yüzyılın en parlak ressamları arasında sayılan Kandinsky, hukuk eğitimi aldığı sırada gittiği Monet'nin sergisinden etkilendi. Okulu bırakarak Münih'e taşındı ve Franz von Stuck'tan dersler aldı. Kendilerine Blue Rider' adını veren bir grup ekspresyonist sanatçının arasına katıldı ve resim sanatına yön veren Franz Marc ve Paul Klee ile tanışma fırsatı buldu. Zamanla ustalaşan Kandinsky'nin tarzı, ekspresyonizm ve fovizm (çiğ ve bağıran renklerin doğrudan kullanımı) arasında değişen soyut bir hal aldı. En ünlü tabloları, soyut sanat akımı içinde yaptıkları oldu. Seyahatleri sırasında Van Gogh ve Gauguin gibi empresyonist sanatçıların eserlerini inceleme fırsatı buldu. Nazi iktidarına kadar Bauhaus'ta öğretmenlik yaptı. Bir süre sonra Fransa vatandaşı oldu. Ressam için sanatın asıl amacı, dış dünyadan sıyrılıp iç dünyayı harekete geçirmekti. 'Kompozisyon IV tablosunda kullandığı canlı mavi, sarı ve pembe tonlara rağmen, mutluluktan çok içe kapanık ve karışık bir his dünyasına hitap eder. Resmini soyut ve özgür sanat olarak tanımlayan Kandinsky eserinde, çizgileri serbest, renkleri özgür bir atmosferde kullanarak iç dünyasını yansıtır.
Moulin Rouge - La Goulue 1891
Lautrec'in resme olan yeteneği, küçük yaşlarda çizdiği karikatürlerle fark edildi. Yine küçük yaşlarda, genetik bir hastalığa tutuldu ve ince kemikleri, sürekli kırılan kolları ve bacakları yüzünden çok sıkıntı yaşadı. Hem kısa boylu hem sakat olarak hayatına devam etti. 1882'de sanat eğitimi almak için Paris'e gitti ve kabare sanatçılarını, dansçıları ya da palyaçoları resmetti. Van Gogh ve Emile Bernard gibi sanatçılarla tanışarak empresyonizmin etkisi altına girdi. Bir süre sonra litografi yönündeki yeteneğini keşfetti ve klasik yönden uzak ama poster anlayışına yakın resimler yaptı. Yaşı 17 iken iki binin üzerinde eseri vardı; ancak asıl başarısını, Moulin Rouge' müzikholünü anlattığı renkli posteriyle yakaladı. Kankan danslarının yapıldığı Moulin Rouge'un elektrikle aydınlatılmış süslü dekoru, ressamın eserde ampuller resmetmesine ilham verdi. Tablo, empresyonist akımın, Paris gece hayatını anlatan en iyi örneklerinden biri olarak nitelenir.
Le Bain Turc 1862 (Türk Hamamı)
Fransız Jean Auguste Dominique Ingres, 1797'de Paris'teki Louis David atölyesine girene kadar pek çok ödül kazandı. Yağlı boya ile çalışmayı tercih eden sanatçı, David'den büyük ölçüde etkilendi. Romantizmden hoşlanmamasına rağmen, resimlerinin pek çoğunda romantik öğeler göze çarpar. Flaxman'ın yanındayken Antik Çağ'a ilgi duydu ve büyük olasılıkla neo-klasik tarzdaki eserlerini bu dönemden sonra vermeye başladı. 1806'da İtalya'ya gelerek çalışmalarına devam eden Ingres, serbest çalışmalarının yanında akademik unvana sahip ‘İsa Din Bilginlerinin Arasında' gibi eserler de verdi. Oryantalizme katkıda bulunan “Türk Hamamı' tablosuyla dikkatleri üzerine topladı. Osmanlı topraklarında hiç bulunmamasına rağmen, bu kadar ustalıkla resmedilen çıplak kadınlarla dolu hamam, bazı çevrelerce alkışlanırken, bazılarınca olumsuz eleştirildi. 25 kadının çıplak biçimde hamam sefası yaptığı eseri, Le Figaro Dergisi '19'uncu yüzyılın en erotik resmi' ilan etti.
The Swing 1767
Jean Honore Fragonard, Chardin'den dersler alarak kendini yetiştirdi. 1752'de ‘Büyük Roma Ödülü'nü aldı. Hollandalı birçok ustadan esinlenmesine rağmen, özgünlüğünü hiçbir zaman kaybetmedi. Eserlerinde, erotizm, toplumsal düzendeki çarpıklıklar, ‘an'ın resmi ya da aldatma gibi güncel temaları işledi. Değişik ortamlarda çocukları resmetmesiyle ve çıplak kadın tablolarıyla dikkat çekti. Yağlı boya tekniğiyle çalışan sanatçı, La Fontaine'in birçok masalını da betimledi. Fragonard'ı belli bir kalıba koymak zor olmakla beraber ressam, gittiği yerlerden etkilendi. İtalya'ya yaptığı yolculuklar sırasında Venedik tarzından, Hollanda'da yaşadığı dönemde ise çevresindeki sanatçılardan esinlendi. Buna karşın, hızlı fırça vuruşlarına sahip olması, kendi tarzını yakalamasına yardım etti. Tablolarında, bilinen tarihsel sahnelerden çok insanın doğal tarihi yer aldı. ‘Çalınmış Öpücük' ve 'Sürgü'nün yanında öne çıkan en önemli tablosu 'Salıncak', halinden memnun bir adamın, salıncakta sallanan genç kızın bacakları arasındaki gizli şeye baktığı anı anlatır. Eserde Fragonard, o dönemin kadınlarının, kabarık elbiseler giymesine karşın iç çamaşırı kullanmayarak, erkekleri kendine bağladığına gönderme yapar.
Reklam
50 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.