Yeteneği ve geçirdiği mutlu çocukluktan edindiği görsel birikimle, 19'uncu yüzyılda yetişmiş en iyi İngiliz manzara ressamlarından biri olan Constable, kendisinden önce gelen sanatçıların gerçeği pek yansıtmayan resimlerine karşın, çevresini ve doğayı olduğu gibi ve canlı resmetmeyi başardı. Bulutlara nerdeyse hareket kazandırdığı ve kullandığı renklerin sıcaklığıyla adeta gerçekmiş gibi algılanan tabloları, ününün yayılmasında etkili oldu. 1799'da Kraliyet Akademisi'ne girdi ve aldığı eğitimi, kendi tarzında boyadığı kesik fırça darbeleri ve renk karışımları ile birleştirerek, kendi üslubunu yakaladı. Ressam, genellikle yüksek tepeler, bulutlu dağlar, ot yığınlarıyla kaplı alanlar gibi İngiltere'nin kırsal alanlarını resmetmeyi tercih etti. Birçok ressam ve düşünüre ilham kaynağı olan sanatçı, 1824'te Paris Salonu'nda sergilediği 'Saman Arabası' serisiyle Kraliyet Akademisi üyeliğine getirildi. 1819'da yaptığı ‘Beyaz At' adlı eser, sanatçının üslubunu tam olarak ortaya koyar. Hareketli kıvrımlar ve gerçekmiş gibi renklendirdiği sahne ile ressam, sanat tarihine adını yazdırmaya hak kazandı. Tabloda, Suffolk'taki Stour Nehri'nde, suya bakan beyaz bir at, ince resmedilişiyle dikkat çeker.