Yazar Sinan Akyüz, İncir Kuşları kitabını yazarken Bosna'ya gitmiş ve orada Meyra ile karşılaşmış. Bosna'daki savaşın hayatta kalanlarından biridir Meyra ve kız kardeşi Diba'ya verdiği sözü tutmak için yaşadıklarını anlatır. Savaştan sonra hisleri ölmüştür artık, öyle söyler. Yani bu kitapta anlatılanlar gerçek bir hayat hikâyesine
çocuklarımız bu çok canlı ve zengin kültürün mirasçısı olduklarını bilmek zorundalar...
Fakat biz kendimiz bu hususta çok az şey biliyoruz .Ve kendi hakkımızdaki bilmezlik bütün diğer bilmezliklerden daha kötüdür. Aslında o ağır bir hastalıktır
"Sırbistan gazeteleri için durum biraz karışıktı. Boşnaklara Slav ırka mensup olmaları dolayısıyla sahip çıkıyorlardı. Ancak Müslüman olmaları sebebiyle de düşmanlıklarını gizleyemiyorlardı."
Geri dönenlerin ifadelerine nazaran şikayet ettikleri en önemli konu, iklim şartlarıydı. Bosna Hersek'in uçsuz bucaksız ormanlarına ve yeşil doğa örtüsüne nazaran Orta Anadolu toprakları yaşanabilir bir yer değildi.
1897 yılındaki Türk-Yunan savaşında gönüllü askerlik yapmak amacıyla gelen Boşnak gençler arasında geri dönmeyip, yeni hayatını Osmanlı topraklarında kurmak isteyenler de vardi.
"Bosna, hayat ve ölüm, umut ve korku arasında bir şarkı demektir aslında. Modern olana aykırı olduğu kadar, geleneği kendi alışkanlıkları sayanlara da uzlaşmaz bir şarkı.."