Hafta sonu oğlunu parka götüreceğine söz vermişti. Oysa pazar sabahı kalktığında canı hiç dışarıya çıkmak istemiyordu. Oğlunun bu sözü hatırlamaması temennisiyle gazetesini eline aldı. Bu arada oğlu koşarak geldi ve heyecanla ne zaman parka gideceklerini sordu. Bir bahane bulamayan babanın gözüne gazetenin promosyon olarak verdiği dünya haritası ilişti. Haritayı küçük parçalara ayırdı ve oğluna uzattı: “Bu haritayı düzelt de ondan sonra parka gidelim.” dedi. Aradığı bahaneyi bulmuştu. Bir coğrafya profesörü bile bu haritayı akşama kadar düzeltemez, diye düşündü. Ancak kısa bir süre sonra oğlu koşarak yanına geldi: “Haritayı düzelttim babacığım, haydi parka gidelim.” Bu işte bir yanlışlık olduğunu düşünen adam, çocuğunun düzelttiği haritayı görünce gözlerine inanamadı. Oğlu gerçekten de haritayı düzeltmişti. Şaşkınlık içerisinde bunu nasıl yaptığını sordu oğluna. Çocuğun, o çocuksu saflıkla verdiği cevap aslında ibretlikti: “Haritanın arkasında bir insan resmi vardı. İnsanı düzeltince dünya da kendiliğinden düzelmiş oldu.” - İNSANI DÜZELTİNCE…
“İnsanın altın ya da gümüşe değer verdiğini söyleriz. Ancak bu yanlış bir sözdür. Aslında altın ve gümüş sayesinde elde edebileceğimizi düşündüğümüz ve her şeyden üstün olduğunu varsaydığımız şeyleri amaçlarız.”
“İnsanın nerede olduğunu, nerede kalacağını bilmesi ama orada olmaması ne güzel şey! Sonsuza değin hiç kimse olmadığının bilincinde, gönül rahatlığıyla işkence masasına uzanır insan.”
“Sözcükler içinde boğuşa boğuşa doğru ödevi bulsam bile, doğru dersi yeniden oluşturmam gerekecek; ikisi aynı şeyse işler değişir tabii, burun kıvırıp olanaksız diyemeyiz kolayca buna.”