Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Profil
. . Hayallerinizin erkeği ya da kadını sizi hem tercih edeceğiniz şekilde kavrayan hem de kavrayamayan kişidir denebilir. Yani sizi sadece en sevdiği espri gibi görmeyen biri. Ya da herkes her daim naiftir. . .
Freud basit bir süreci tanımlıyor. Açsınız, leziz bir yemek fantazisi kuruyorsunuz, bu fantazi sizi doyurmuyor, beslenmenize ya da doymanıza yol açmıyor ve tahayyül ettiğiniz bu yemeği gerçek dünyada nasıl bulabileceğinizi düşünmeye başlıyorsunuz. Burada sürecin başında halüsinasyonlar yani fantaziler vardır ve sonunda da arzuladığınız yemeği gerçek dünyada elde etmeye çalışırsınız. Bu yemek en iyi ihtimalle esas istediğinize yaklaşmaktan öteye geçemez, ama gerçekten yiyebileceğiniz bir şey ol- ma avantajı taşır. Kritik nokta beklenen tatminin gerçekleşmemesi, hayal edilenin gelmemesidir, arzu eden bireyi gerçekliğe sevk eden şey hayal kırıklığıdır. Hüsran karşısında bireyin müracaat ettiği ilk yol, fantazi vasıtasıyla mükemmel ve hüsran yarat- mayan bir figür oluşturarak kendini tatmin etmektir. Bu başarısızlığa uğrayınca geriye sadece gerçekliğe dönmek kalır. Önce- den arzulanan tatminin başarısızlıkla sonuçlanması daha gerçekçi bir tatmin olasılığına yol açar. Fantazi yoluyla tatmin işe yaramayınca birey "dış dünyadaki gerçek durumlara dair bir tasarım oluşturmaya karar verip onları fiilen değiştirmeye çalışma yoluna gider." der Freud.
Reklam
Hüsran yalnızca bir tatmin imgesi vasıtasıyla doğabilir, bu çerçevede bilgi hüsranla, eksikliği, noksanlığı veya yokluğu hissedilen şeyle alakalıdır. Çocuk açtır, meme fantazisi kurar ve anne yeterince güvenilirse ve geç kalmayıp erken gelirse çocuk, varsaydığı bilginin kesinliğine kani olur . Açtır, memeyi hayal eder ve meme gelir, bunun adı güven duygusudur. (Tabii ki yetişkinliğimizde cinsel arzulara kapıldığımızda aynı prensip işlemez.) Çocuk açsa ve meme fantazisi kurduğunda meme gelmiyorsa, bu defa başka bir kesin bilgiye ulaşır: nefret, ümitsizlik ve intikam. Bu şemada çocuğun tatminle kurduğu ilişkinin iki aşaması vardır; aynı zamanda birer hayal kırıklığı olan iki biçimlendirici bilgi öğesidir bunlar. Birincisi, tatmin olmanızı sağlayan şey başkasının sunduğu bir hediyedir (ki bu da ona imrenmenize sebebiyet verebilir) ve ikincisi, tatmin olmanızı sağlayan şey sizden önce bir başkasına açıktır ve paylaşılması gerekir (bu da kıskançlık ve rekabete yol açabilir). Tetikleyici bir hüsran olmadan tatmin olunmaz.
Sayfa 137Kitabı okudu
. . ''Aşk sahip olmadığımız bir şeyi var olmayan birine vermektir.'' . .
Delilik bir nevi yabancılaşmaysa, deli rolü bizi en dehşeten- giz yabancılaşma biçimleriyle tanıştırır. Winnicott'ın dediği gibi "delilik inanılma ihtiyacı duymak" ise, deli rolü de inanılmasına ihtiyaç duyulan performanstır ve performans inandırıcıysa, başarılıysa, performansa inanmak bizi inançsızlık konusunda özgür bırakarak ya da inanma ve inanmama diyarından bütünüyle çıkararak-deli insanın inanılma ve kendisine inanma ihtiyacı üzerine düşünmeye sevk eder.
Sayfa 156 - Deli insan en çok, çözümü bildiğine inanılmasına ihtiyaç du- yar; ama hangi sorunun çözümünü bildiğini bilmez. Bu oyunların her birinin gösterdiği üzere çözüm sorundan önce gelir; çözüm problemin büründüğü biçimdir.Kitabı okudu
Lacan
" Arzunuzun ne olduğunu nereden bilirsiniz? Bir şeye ihanet ettiğinizde kendinizi suçlu hissediyorsanız o şey arzudur." Burada söz konusu olan başkasına değil de kendinize ihanet etmenizdir. Hatta Lacan için suçluluk duygusunun kaynağında, kendine ihanet, insanın arzusunun peşini bırakmak suretiyle kendine ihanet etmesi yatar. Acımasızlık konusunda başarısızlığa uğradığımız için acı çekeriz...
Sayfa 122Kitabı okudu
Reklam
Bir de bu açıdan bakalım o karakterlere.
Trajik karakter denilen kişiler, tanımları gereği, bir şeyi isterken süreç içinde kendilerini tatmin edecek başka bir şeyle karşılaşabileceklerini düşünmezler. Rahat, aldırmaz ya da kaygısız değildirler, ilgileri kolayca başka bir tarafa çekilemez ve karşılarına başka bir şey çıkmasını beklemezler. Kararlı dediğimiz türden insanlardır onlar, hem de fazlasıyla kararlı. Azimlidirler.
Sayfa 122Kitabı okudu
Başkalarının bizi değiştirmesine müsaade etmektense her şeyi yok etmeyi yeğleriz, zira hayatımızın başında birtakım insanların bizi nasıl değiştirdiğine dair güçlü hatıralarımız vardır bu insanlar sanki sihirli değnekleri varmış gibi ıstırabımızı saadete dönüştürmüştür, bizimse o zamanlar tek yapabildiğimiz sıkıntı emareleri gösterip birinin mesajı almasını ummak olmuştur.
Birisini hüsrana uğratmak ne demektir? İsteklerini boşa çıkarmak demektir, ama illaki kandırmak demek değildir. Hüsrana uğratılmak ne demektir? Kandırılmış hissetmek demektir, çünkü söz konusu kişinin istenilen şeye ve o şeyi vermeye istidatı olduğu varsayılır. Bu varsayım kimi zaman doğru kimi zamansa yanlıştır. Size verebilecekleri bir şeyi vermeye yanaşmadıklarını düşünmek daha çok umut barındırır, ama bu varsayım yanlış çıkarsa o zaman umudunuzun üstüne şüphenin gölgesi düşer (hüsran istenilen şeyin mümkün olduğuna inanılması bakımından iyimserlik taşır, dolayısıyla hüsrana bir çeşit inanç muamelesi yapabiliriz).
En başta Aşk :D
İnsanlara anlaşılmaz ve/veya aşırı derecede rahatsız edici davrandıklarında deli deriz. Deliler anlayamadığımız ve kabul edilmez davranışlar sergileyen, dolayısıyla da bizi tehlikeye atan ya da kendimizi tehlikede hissetmemize sebep olan insanlardır. İnsanları anlamaya ne denli büyük bir kültürel yatırım yaptığımızı ortaya koyarlar. Neredeyse diyebiliriz ki delilik, birbirimizi anlamamızı idealize etmemize ve birbirimizi anladığımıza inanmak istememize sebep olan şeydir.
Sayfa 152Kitabı okudu
79 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.