İslam kendisi hakkında hiçbir şey bilinmiyormuş gibi farz edilerek anlaşılmaya çalışılmalıdır: ilk Müslümanlar nasıl Müslüman olmuşlarsa, onların yolunu izleyerek ve ön yargılarımızı, cehalet döneminden kalma zihni ve ameli alışkanlıklarımızı terk ederek başlangıç noktasında durmayı deneyebilmeliyiz.
İslam'ın mücerret doğrularına karşı hassasiyet göstermeyen günümüz cahiliyesi, işbu doğruların sonuçları ilan edilmeye ve uygulamaya gelince İslam'a olan husumetlerini açığa vurmaktan kaçınmıyor. Nitekim günümüzde kimse kimseyi bankaya para yatırmaya zorlamıyor yahut kimsenin namaz kılmasına karışılmıyor, kimsenin, Allah'ın bir ve tek olduğunu beyan etmesine ses çıkarılmıyor denilmesine rağmen, Allah'ın bir ve tek olduğuna inanmanın İslam'ı bütünüyle yaşama sonucunu doğurduğu ortaya çıkınca bazı kesimlerde tedirginlik görülmeye başlıyor.
Geçer geçer derler. Sonra yine görürsün aklına gelir. Sonra yine geçti dersin ama külleri hep seninle kalır. Sonra bir gün tek bir bakış ile küllerinden yeniden doğduğunu, hayatın yeniden başladı sanırsın. O heyecanlar, özlemler, görmek için zaman ayırmak, gördüğünde dokunma isteğini ararsın. Her biri ayrı ayrı çok güzel gelir ama bir kere külenmişse o aşk bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmaz. Hep birşeyler eksik ve yarım kalır. Eskiyi arar durur kalbin ama bir faydası olmaz. Bir kez gidenin yeninden gideceğini bilir ve bir daha kimseye güvenmezsin....
Tarih hep okuduk, lisede hatta üniversitede her şeyden çok da tarih okuduk ama angarya kabilinden okuduk. Rahmetli babam kendi kuşağının bir tekerlemesini söylerdi:
"Mısırlılar, Hititliler, Etiler; daha birçok ensesi bitliler! Bıraktılar, gittiler; belaları bize kaldı." Elinden kitap düşmeyen bir adamdı, düşünün nasıl bunaltılmış.
"Hiçbir şey benim değil, hiçbir şey benden değil," diye haykıran, sonra da: "Hayır, hayır, ister erdem olsun, ister günah, mezarda hepsi birbirine karışır," diye kesip atan kişi ne sakin, ne de mutludur.
Suçsuzluğun uzun ve evrensel acısını suçsuz bir tanrının kurbanlığı haklı çıkarabilirdi ancak. Gökyüzünden yeryüzüne dek her şey acıya terk edilmişse, garip bir mutluluk umudu var demektir.