d

Din & Siyaset & Toplum

Türkiye Cumhuriyeti, laik-demokratik ve hukuk devleti niteliğini korumak; tarikat ve cemaatlerin devleti ele geçirmeye yönelik faaliyetlerini önlemek zorundadır. Yurttaşlar sahte ya da gerçek, bir şeyhin dinsel, cinsel ve ekonomik istismarına karşı korunmalıdır. Türkiye; yurttaşların kerameti kendinden menkul şeyhlere mürit yapılmasına seyirci kalmamalıdır. Aksi takdirde, Cumhuriyet'in özgür insanları, gözlerini yumarak şeyhinden şefaat dileyen bir "mürit-ulus" olarak, rabıtanın karanlığına gömülecektir.
Osmanlı'nın kuruluş aşamasında, sufiler ve Türkmen dervişleri etkin bir role sahipti. Bu iç içelik, beyliğin çekirdeğini oluşturan hanedan - aşiret - tarikat birlikteliğinden ileri geliyordu. Osmanlı, "beylikten devlete, göçerlikten yerleşikliğe, şifahi örften yazılı kanunlara, aşiret kuvvetinden profesyonel orduya evrilirken" tarikatları da kurumsallaştırdı.
Reklam
Siyaset içinde insan, inancı ve davranışı arasında uyum sağlama şansına kavuşur.Düşünce namusu tabiri ile ifade edilen, söylediğinin yaptığı ile tutarlı olması hali, inanç sahibi siyaset adamı açısından çok yüksek bir seviyede önem kazanır. Mü’min siyaset adamı yürüttüğü siyasî tutumla ikiyüzlülüğün ve münafıklığın saf dışı edilmesi yolundaki gayretini fiilen gösterir.
Bayrami Melamilerinin Şeyhi lsmail-i Maşuki, halkın ona verdiği isimle Oğlan Şeyh, 9 Mayıs 1539'da Şeyhülislam Ebussuud Efendi'nin başkanlığındaki şeriat mahkemesinde, zındıklık ve mülhidlikle, yani dinsizlik ve sapkınlıkla suçlandı. Oğlan Şeyh, babası Pir Aliyy-i Aksarayi gibi boynu vurularak katledildi. Bu baba oğul, lslam'ın ilk çağında ortaya çıkan tasavvuf adlı mistik protesto hareketinin Osmanlı'daki en trajik kurbanlarıydı.
Bakıyorsunuz, zulmedilenlerin tek ortak özelliği var: Müslüman oluşları ve zulmedenlere bakıyorsunuz, onların da bir tek özelliği var: Kâfir oluşları veya (nedense) küfre hizmet edişleri. ...yorgun halk üzerine akbaba gibi tünemişler, onun askeri, onun parası, onun memuru ile yine ona zulme başlamışlar, sırtından elbisesini, başından sarığını, dilinden Kur'an'ını, mahallesinden camisini, elinden çocuğunu alıyorlar. İnsanları çılgın bir harcayışla harcıyor, dişardan değil, içerden saldırıya uğradıkları için şok geçiren koca milleti, çok iyi planlanmış zincirleme şoklarla, seri idamlarla vahşetlerle öyle korkutuyorlar ki, bugün aradan kırkbeş-elli yıl geçtiği halde, o günlere şahit olmuş insanlara, İslâmî Mücadeleyle ilgili sözler söylediğiniz zaman, onların "evladım olur olmaz yerde böyle konuşmayın, vallahi sizleri de asarlar" dediklerini görüyorsunuz.
Eski nesiller çok şeylere şahit oldular! Müslümanlardan binlercesinin devrimlere karşı oldukları gerekçeleri ile katledilmesine, sürülmesine, kendi vatanlarından hudut dışı edilişine şahit oldular. Rejimin, kurulduğundan beri, Müslümanı horlayan resmî edasına yıllarca tahammül ettiler. İçlerine öfkeler depoladılar. Bu öfkelerin patlama dönemlerine geldiği zamanlarda alınan korkunç tertipleri gördüler.