Kendine gelen, kendini bilen bir kişi bütün insanları kendi vücûdunun bir parçası olarak görür, herkese gereken sevgiyi, saygıyı ve hoşgörüyü gösterir, onları içinde bulundukları sıkıntılı durumdan kurtarmaya çalışır. Herkesin bu bilince ulaştığında ise tüm dünyanın farklı bir boyuta geçeceğini, âdetâ cennet gibi bir hayatın dünyada da yaşanabileceğini dile getirmektedir.
Atatürk'ün "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur" sözünün ne kadar doğru olduğunu anlayarak âdetâ tek başına her şeyi başarabileceğini hissetmiştir.
İnsan çok sıkılıp bunaldığında, bir şeyler anlatıp aktarmak istediği zaman yapabileceği en güzel şeylerden biri zikir çekmektir. Onu yapamıyorsa deniz kenarında dolaşmak ve suskunluğunu denizle paylaşmaktır.
İnsan sustukça kendi ruhaniyetinin rahatlamasına imkan verir.
Her konuşulan söz, her söylenen söz, insanın başına yeni bir belanın yeni bir problemin meydana gelmesine sebebiyet verecektir.
Dilin üç büyük belası vardır.
Bunlar nefsin kötü telkinleriyle gelen dedikodu, iftira ve boş konuşmadır.
İnsan bunlarla kendisi ile Cenabı Hak arasındaki perdeleri kalınlaştırmaktadır.