Hristiyanlık hep İsa peygamberin barışçıl yönü ile tebliğ edilmiştir. Fakat Haçlı Seferleri ile bu karakter değişmiş, “Hristiyanlık şiddeti” şekline bürün müştür.
Es’ad b. Zürâre’nin İslâm’ın bu dirilten mesajlarını ilk ulaştırdığı şahıs; çok sevdiği bir arkadaşı idi. Zaten Hidayet insanın sevdiklerine hediye edebileceği en önemli, en değerli, en kıymetli hediye idi değil mi ?
Semerkand ardından okumanın daha iyi olacağını tavsiye edenler olduğundan öyle yaptım. Tavsiyem de bu yönde. Bartol, tamamen tarihi bir gerçekliği sunmaktan ziyade bu gerçeklikle edebiyat yönünü ortaya koymayı tercih etmiş. Kitabın özüne ulaşmak ve esas konuyu kavramak için uzun. Ama bir yandan insanın amacı uğruna neler yapabileceği neler düşünebileceği korkutucu şekilde yansıtılmış.
Esas mesele inancın sağlamlığı mı, yoksa neye ve hangi amaca inandığın mı? Fedailerin Kalesi Alamut bunu iyi hissettiriyor.
Kitapta bana sığ gelen yerler de oldu. Örneğin, çok güçlü bir profille yansıtılan İbni Tahir'in, Nizamülmülk'ün ölümü esnasında Hasan Sabbah'ın yalancı olduğuna ikna edilmesi, ardından Hasan Sabbah'ı öldürmeye giden İbni Tahir'in, çok hızlı ve kolayca Sabbah tarafından ikna edilip özgür bırakılması gibi.
Kitap birşeyler ögretmekten ziyade, ögrenilmesi gereken tarihi aşılıyor.
Hediye ettigi Hattı Osmaní Kur'ần-ı
Kerîmlerle, bütün dünya Müslümanlarının gönüllerinde taht kuran bir Padişahtır Ikinci Abdülhamid Han. Ingiliz Büyükelçi Lord Nicholsen' in şu cümlesi meşhurdur:
"Biz Mısır'da, bilhassa Hindistan'da İslâm ülkelerini idaremiz altına alabilmek için milyonlarca altıin harcadık ama başarılı olamadık. Hâlbuki Sultan İkinci Abdülhamid Han, her yıl Selam-ı Şahâne, bir de Hafız Osman Hattı Kur'ân-ı Kerîm göndererek bütün İslâm dünyasını sınırsız bir hürmet duygusu içinde emrinde tutuyordu."